RÖPORTAJLAR:
hakaner6060@gmail.com
RÖPORTAJLAR
"Beni Zorlayacak İşlerin İçinde Olmak İstiyorum"
Hakan Erdem’in röportaj konuğu Engin Altan Düzyatan oldu. Engin Altan Düzyatan hayatından oyunculuğuna, ailesinden projelerine, kendisi hakkında merak edilenlerden bilmediklerinize kadar birçok konuda açıklamalarda bulundu. “Vatan, bayrak ve aile bir Türk'ün en büyük değerleridir” diyen Düzytan’ın hayat dolu röportajı sizlerle...
Engin Altan Düzyatan kimdir?
1979 İzmir doğumluyum. 9 Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Tiyatro-Oyunculuk mezunuyum. Üniversite hayatımı İzmir'de tamamladım. 21 yaşından itibaren İstanbul'a geldim ve oyunculuk hayatıma başladım. Çeşitli televizyon dizileri, sinema filmleri ve tiyatro oyunlarında rol aldım.
Oyunculuğa nasıl başladınız?
Lise dönemimde tanıştım oyunculukla... Ortaokuldayken spor kolundaydım. Diğer arkadaşlarımın seçtikleri kol saatleri boş geçiyordu. Ben de lisede daha boş geçecek bir kol seçtim kendime, o da tiyatroydu. Pek öyle olmadı, hiçbir kol toplanmadı, ilk tiyatro kolu toplandı. Üstelik de okulun spor salonunda toplandılar. O gün bir metin verdiler ve okuma kurallarına uygun olarak okudum. Seçmelerde de başarılı olunca, 15 yaşında kendimi tiyatronun içinde buldum.
Lise hayatım boyunca birkaç oyun sergiledim. O dönemde bizim oyunları yönetenler, 9 Eylül Üniversitesi'nde öğrenciydi aslında. Onlar benim yetenekli olduğumu, tiyatroyu düşünüp düşünmediğimi sordular. Açıkçası çok da keyif almaya başlamıştım. Hatta birkaç oyunda başrol oynamıştım. O seyirciyi bir kez hissedince de oradan kopmak gerçekten zor oluyor. Sonrasında da 9 Eylül Üniversitesi'nin oyunculuk sınavlarına girdim. Lisedeyken oyunlarımızı sahneye koyan yönetmenimiz çalıştırdı beni sınavlara. Okul ikincisi olarak 9 Eylül Üniversitesine girdim. Okul hayatım bittikten sonra da İstanbul'a geldim. Yani 15 yaşından beri oyunculuk mesleğiyle uğraşıyorum.
Oyunculuk mesleği için ailenizden destek aldınız mı?
Bu tarz meslekleri icra eden insanların ailelerinden destek almaları çok önemli. Çünkü ne olursa olsun genel akıl bir şekilde garantinin peşinde koşmaya çalışır. Garanti meslekler, daha önünüzü görebileceğiniz işleri tercih eder. Anne babalar da buna dahildir, çünkü sizi korumak isterler. Geleceğinizin daha garanti altında olduğunu görmek isterler. Bir avukat, bir doktor gibi... Ancak ben hiç o taraflarda değildim. Oyunculuk sınavlarına girmek istediğimde de notlarım kötü değildi. Herhangi bir okul kazanabilecek durumdaydım. Ama şu anda 'Ne olmak isterdin' desen hiç aklıma gelmiyor, o zaman da farklı bir okul aklıma gelmiyordu. Sadece oyunculuk geliyordu aklıma. Tabii ki sınavlara girerken ailenizin desteği yoksa böyle bir şey yapamıyorsunuz. Ailem, benim oyunculuk hayallerime çok destek oldu. Onların sayesinde oyunculuk okudum.
İstanbul'a geldiğimde de çok destek oldular. Her zaman arkamdalardı. Ailemden kimse "Neden oyunculuk yapacaksın, daha düzgün bir meslek yok mu?" demedi.
Oyunculukta hayal ettiğiniz yerde misiniz?
Oyunculuğun sonu yok. Hayal ettiğim bir yer de yok. Oyunculuk, o anki ruh halinizle, yaşınızla, geçmişten biriktirdiklerinizle, okuduklarınızla, öğrendiklerinizle, gözlemlerinizle ve oyuncunun her türlü kültürel, etik, sosyolojik yönleriyle alakalı bir meslek bence. Biriktirdiklerinizi her yaşta farklı yorumluyorsunuz. Bu nedenle bir hayalim de yok. Hep daha iyisini olmaya çalışıyorum.Tabii ki daha büyük roller, tabii ki beni daha zorlayacak işlerin içinde olmak istiyorum. Hep daha iyi yönetmenlerle, yapımcılarla çalışmak istiyorum. "Buraya geldiğimde bitecek benim için" dediğim bir yer yok.
Diriliş Ertuğrul dizisine başlama hikayeniz nasıl oldu anlatır mısınız?
Diriliş Ertuğrul geldiği sezon birçok iş okumuştum aslında. O sezon başlayacak hangi işe karar verelim diye dünüşürken, Diriliş'in senaryosu geldi. Senaryo açıkçası, o sezon girecek işler arasında okuduğum en iyi senaryoydu. Köşeleri çok doğru çizilmiş, çok güzel bir matematikle kurulmuş ve gerçekten etkileyici bir senaryoydu. Kanalın TRT olması bu büyüklükte bir işi yapabileceğini gösteriyordu fakat en büyük faktör Metin Günay'dı. Ben Metin Hoca'ya güvendim ve böylece işin içine girdim. İyi ki de girmişim. Gerçekten Türkiye'de oyunu değiştiren, yepyeni görseller sunan, teknolojik anlamda da sektörde birçok yenilik getiren bir dizi oldu. Aslında eskiden de yapılırdı böyle işler. Biz Malkoçoğlu'yla, Cüneyt Arkın'ın işleriyle büyüdük. Onların günümüze, yeni teknolojilerle, yeni görsellerle uyarlanmış hali. Çok sağlam ve güzel bir hikaye çıktı ortaya. Türk halkı da özlemiş böyle bir şeyi. Yapıldığında herkes karşılığını verdi. Gerçekten fenomen oldu.
Diziden önce tarih merakınız var mıydı?
Genel anlamda dünya tarihine merakım vardır. Tabii Türk tarihini de okumuştum, Cumhuriyet tarihini de... Köşe taşlarını, genel hatlarını bilecek şekilde hâkimdim. Ama elbette dönemle ilgili yeni birçok kitap okudum.
Diriliş Ertuğrul dizisinin başarısının sırrı nedir sizce?
Tek bir sırrı olduğunu düşünmüyorum. Birçok parametrenin birleşmesinden oluşuyor böyle şeyler. Burada gerçekten yönetmenin kurduğu dünyaya da inanmamız gerekiyor. Orada oyuncularda günlük hayata dair birşeyler görsek inandırıcılığını kaybeder iş. O yüzden dünyayı çok doğru kurmak gerekiyor. Bizim şöyle bir durumumuz vardı; gerçekten orada hepimiz kardeş gibiydik. Herkes birbirini çok kabullenmişti, seviyordu, kolluyordu. Açıkçası profesyonel bir işten öte, orada bir dostluk, bir kardeşlik ve bir sinerji oluşmuştu. Doğru yazılmıştı, doğru zamanda girdi. Birçok parametre var açıkçası başarısının arkasında.
Son günlerde Kuruluş Osman dizisiyle döneceğiniz yönünde haberler var. Siz buna net bir şekilde cevap verir misiniz?
Açıkçası benim şu an planlarım arasında öyle bir tasarrufum yok. Diriliş Ertuğrul bitti. Diriliş Ertuğrul başka bir diziydi, Kuruluş Osman başka bir dizi ve başka bir kanalda. Hikaye devam ediyor olabilir ama tarihsel olarak baktığımızda Ertuğrul Gazi şu an yaklaşık 90‘lı yaşlarında, ben 40 yaşındayım. 90'lı yaşlarda birini oynamak için gencim. Oyunculuğumun ya da hayatımın bu döneminde 40'lı yaşlarında bir aktörken, 90'lı yaşlarımda birini oynamayı değil, daha kendi yaşlarımda birilerini oynamayı, daha bu yaşların duygularını çıkaracak roller oynamayı tercih ederim.
Yurtdışında size çok ilgi gösteriliyor, yurtdışına çıktığınızda hiç ilginç bir olay yaşadınız mı?
Çok ilginç olay yaşadım aslında ama bir tanesi Londra'dayken yaşandı. Çok meşhur bir alışveriş merkezinden çıkmıştık. Orada Ortadoğu'dan çok insan olur. Eşimle birlikte bir taksiye bindik, Emir de vardı. Alara henüz yoktu. Evin önünde taksiden indik, Emir de ana kucağındaydı. Arkamızda iki taksi durdu, bir anda kapılar açıldı ve içinden 8 tane adam bize doğru koşmaya başladı. Ne olduğunu anlamaya çalışırken Emir'i Neslişah'a verdim. Meğerse fotoğraf çektirmeye geliyorlarmış. O alışveriş merkezinde görmüşler bizi, taksiyle takip etmişler bizi 20-25 dakikalık mesafe boyunca. Biraz ürkütücü aslında ama mutlu son.
Bir dönem fotoğrafçılığa ve belgesel çekimlerine yöneldiniz. Bu merakınız devam ediyor mu?
Fotoğraf çekmeye devam ediyorum. Benim hobilerimden bir tanesi. Günlük hayatta fotoğraf çekmiyorum ama sadece fotoğraf çekmek için bir yerlere gidip, orada fotoğraf çekip dönüyorum. Belgesel konusunda ise yeni bir projemiz var. Yeni bir belgeselin sonuna geldik. "Sen de Fark Et" adında plastikle ilgili bir belgesel. Dünyamızın yaşadığı plastik sorununu anlatıyoruz. Bu soruna çözüm getirmezsek, aslında çok kısa sürede bütün sularımızın ne hale geleceğini, sadece plastikle beslenen canlılar olacağımızı, bu sürenin aslında çok da uzakta olmadığını gösteren bir belgeseli tamamlamak üzereyim. Şu anda onunla uğraşıyorum. Çekimlerini neredeyse tamamladık. Bir süredir de montajıyla ilgileniyoruz. Çok yakında göreceğiniz.
Yeni projeniz var mı?
Sürekli senaryo okuyorum. Aslında iş yapmadığınız dönemde hep senaryo okuyor oluyorsunuz oyunculukta. Etraftan da kendinizi besleyebilecek vaktiniz oluyor. Yeni projeler var, hepsini değerlendiriyorum.
Genç meslektaşlarınıza önerileniz ne olur?
Sadece kendileriyle uğraşmalarını önerebilirim. Diğer insanların duygularıyla ya da etrafındakilerin hayatlarıyla değil sadece kendi duygularıyla uğraşmalarını, work-shoplara gitmelerini tavsiye edebilirim. Dünyada oyunculuk eğitimi dediğiniz şey aslında hiç bitmiyor. Her yaşta oyunculuk eğitimi almaya devam ediyorlar. "Biz olduk" duygusuna kapılmamalarını, içlerindeki amatör ruhu kaybetmeyip sürekli bir şekilde kendilerini besleyecek bir yol aramalarını tavsiye edebilirim.
Biraz da ailenizden bahsedelim. Engin Altan Düzyatan nasıl bir babadır?
İlgili bir babayım sanırım. Çocuklarımla vakit geçirmeye çalışan, gerçekten onların güzel zamanlarında yanında olmaya çalışan, en kaliteli zamanı geçirmek için çaba sarf eden bir babayım.
Sorumluluklarınız gün geçtikçe artıyor. Hayata bakışınız, gelecek planlarınız değişti mi bu sebepten dolayı?
İster istemez çocuklarınız olunca hayata bakışınız değişiyor. Çünkü çok daha benmerkezci yaşayabilecekken, hayatı paylaştığınız biri olduktan sonra eşinizle birlikte hayatınız başka bir sorumluluk noktasına geliyor. O noktada hala aslında özgür olduğumuzu ben çocuklar olduktan sonra fark ettim. Çünkü ne olursa olsun eşinizle birlikte istediklerinizi yapabilecek ve kendi planlarınızı kurabilecek bir durumunuz olabiliyor. Fakat çocuklarınız olduktan sonra hayatı iyi planlamanız gerekiyor. Ben daha önce çok planlı yaşayan bir insan değildim. Artık çok daha planlı yaşıyorum. Her şeyden önce benim için en büyük değişim bu.
Hayatınızdaki en önemli değerler nelerdir?
Hepimiz vatan sevgisiyle büyütüldük. Bu topraklarda doğan herkes, bu toprakların nasıl kazanıldığını, aslında geçmişimizin ne kadar köklü olduğunu, bu toprakların ne kadar değerli olduğunu bilerek büyüdü. Tabii ki değerlerimiz arasında ilk önce bunu saymak lazım. Vatan, bayrak ve aile bir Türk'ün en büyük değerleridir.
Son olarak söylemek istediğiniz bir şeyler var mı?
Bize yer verdiğiniz için çok teşekkür ederiz. Bütün okurlara selamlar sevgiler...
Röportaj: Hakan ERDEM