RÖPORTAJLAR:
hakaner6060@gmail.com
RÖPORTAJLAR
15 Temmuz’da eşini şehit veren kendisi de gazi olan Vahide Şefkatlioğlu: “Ben o kadar cesaretli bir insan değilim ama o gün Allah içimizdeki bütün korkuları almıştı.” dedi.
Vahide Hanım kimdir? Sizi tanıyabilir miyiz?
Ben Vahide Şefkatlioğlu 48 yaşındayım. 15 yaşında evlendim. 3 çocuk annesiyim. 1 oğlum, 2 kızım var. Oğlum evli, bir çocuğu var. Kızım da evli. O da bir şehit ailesinin kuzeniyle evli. Şanlıurfalıyım. Eşim de Şanlıurfalıydı 49 yaşında şehit oldu.
15 Temmuz hain darbe girişimine karşı duran kahraman kadınlarımızdan birisiniz. 15 Temmuz 2016’da darbe girişiminin olduğu gün ne yapıyordunuz?
Darbeden önce eşimin 15 günlük bir tatili vardı. Eşim ev işleri yapmayı çok seven bir insandı. Evde olduğu günler evde tamir işleriyle uğraşırdı. Eşimle beraber 15 Temmuz günü evimizi boyamaya karar verdik. Beraber çıktık, boyamızı aldık. Eve geldik, akşam yemeğini yedik. Ondan sonra eşim başladı evi boyamaya. Ben de o gün çok yorgun olduğum için çayını hazırladım ve uyumak için odama geçtim. O da ben namazımı kıldıktan sonra kalan yerleri de boyarım, sonra uyurum dedi. Tamam dedim. Ben de uyumaya gittim. Aradan biraz zaman geçtikten sonra küçük kızım geldi, beni uyandırdı. “Anne teyzem arıyor,” dedi. Boşver yorgunum dedim. Tekrar geldi beni kaldırdı. Ben tekrar kabul etmedim. Kızım üçüncü kez geldi teyzem çok ısrarlı bir şekilde arıyor dedi. Darbe gecesinin olduğu geceydi. Sonra açtım telefonu kardeşim “Abla darbe olmuş haberin var mı?” dedi. Tabii ben darbenin ne demek olduğunu bilmiyorum. Hiç hayatımda görmedim darbe falan. Sadece kulaktan duyma. Darbenin ne olduğunu bilmiyorum. Hiç yaşamadığımız için bilemiyoruz. O da bilmiyor darbenin ne olduğunu. Ben hemen içeri koştum ve eşime “Darbe olmuş haberin var mı?” dedim. Eşim “ne darbesi?” dedi. Biz o gün hiç televizyon da açmamıştık. Hemen eşim televizyonu açtı. Ben hemen oğlumun odasına geçtim. Oğlum da bilgisayardaydı. “Ömer darbe olmuş haberin var mı oğlum?” dedim. Yok, anne dedi. Bir baksana bilgisayardan herhangi bir haber var mı? Dedim. Tabii o bakarken tekrar içeri koştum. Üstümü giydim. Size diyorum ya gerçekten o gün hiçbir şeyi gözüm görmedi. Şu an söylerken bile gerçekten tüylerim diken diken oluyor. İçimde ne bir korku, ne de başka bir şey var. O duygu gerçekten Allah’ın bir lütfu diye düşünüyorum bize. Ben başımı örttüm. Ondan sonra eşime “ben çıkıyorum” dedim. Biz çıkmadan önce sadece ekranda altyazı geçiyordu. Bir tane komutanı rehin almışlardı. Çünkü televizyonlarda bir şey göstermiyordu. Ben eşimden önce çıktım hatta benim çocuklar da çıkmaya karar verdiler.
O zaman kızım 9 yaşında diğer kızım da 18 yaşındaydı. Biz dedik siz durun ben, büyük oğlum bir de eşim çıktık. Dışarı çıkarken karşıda insanlar sohbet ediyordu. İnanın o kadar büyük bir cesaret ki böyle. Allah öyle bir cesaret veriyor ki ben bağırarak dedim ki “Ülke elden gidiyor. Siz burada sohbet muhabbet ediyorsunuz” diye. Ben eşimden önce aşağıya inmiştim. Eşim ve oğlum benim arkamdan geldiler. Önce dört yola doğru gitmeye başladık ama biz çıktığımızda çok kimse yoktu. Saat 22.00-22.30 civarıydı. Sonra haber aldık Emniyet müdürlüğüne saldırı olmuş. Daha sonra Esenler Emniyet Müdürlüğüne gitmeye karar verdik. Eşimle o tarafa gittik. Biz giderken tekbir sesleri yükseliyordu o sesler hâlâ kulağımda. Gerçekten o gece muhteşemdi. Bu kadar vatanını seven insanın hem manevi hissi hem de o gençlerin vatan sevgisi gerçekten inanılmazdı. Biz gitmeye başladık oraya sonra gördük ki insanlar akın akın çıkmaya başladılar. Ellerinde bayraklar, tekbirler ben de bir yandan ağlıyor bir yandan da tekbir getiriyordum. O an “Allah’ım sana şükürler olsun. Bu vatanı seven bu kadar gençlerimiz varmış.” dedim. Gittiğimiz yerde burayı koruma altına aldık dediler.
Yola çıktığınızda aklınızda şehit ya da gazi olmak var mıydı?
Şöyle söyleyeyim oradan giderken benim bir komşum vardı, onlar eve dönüş yapıyorlardı. Biz de gidiyorduk. Bana dedi ki: “Ne oldu bu kadar hızlı olarak böyle koşarak gidiyorsun?” dedi. “Ben şehit olmaya gidiyorum.” dedim. Vatan elden gidiyor. Gerçekten Allah size onun hepsini yaşatıyor. Arkanızda kızınız, oğlunuz, çocuklarınız kalmış. Zerre kadar tereddüt etmedim. Oraya gittikten sonra benim oğlum karşı tarafa geçti. Kardeşlerim hepsi yola çıkmıştı. O zaman benim kardeşim askerdi. Sözleşmeli asker o da gelmişti. Hepsi çıkmışlardı dışarıya yeğenim hepsi oradaydı. Oğlum karşıya dayısının yanına geçti. Orada tomalar varmış saldırı yaparken onlar oradaydı. Oranın emniyet müdürlüğünü Esenler Belediye İlçe Başkanımız elhamdülillah kontrol altına aldık, dedi. Ama gerçekten o kalabalık muhteşem bir kalabalıktı. Ondan sonra tamam dediler. Burayı aldık, havalimanına gidilecek dediler. Eşim bana “sen eve git ben gideyim” dedi. Ben ona “yok olmaz ölmek var dönmek yok” dedim. Ya ben o kadar cesaretli bir insan değilim ve ben bunları söylüyorum. Gerçekten Allah içimizdeki bütün korkuları almıştı. O gün hiç korku diye bir şey hissetmedim ben. Eşim de öyle. Havalimanına gidilecekti Cumhurbaşkanımızı karşılamaya biz çıktık havalimanına doğru gitmeye başladık ve köprünün oraya geldik. Havalimanı köprüsü üzerinden Esenler köprüsünden otobana çıktık. Yürüdükten sonra arkama baktığımda o kadar çok insan vardı ki. Herkes tekbir getiriyordu. İnanın o tankların oraya gelmesi için canavar olması lazım. Ben tankı görmedim sadece bir anda biz bariyerlerden atladık, otobana çıktık ve yürümeye başladık. 10-15 dakika yürüdükten sonra bir anda ateş açmaya başladılar ve tank geliyor, dediler. Ben sadece tankın paletinden çıkan ateşleri gördüm. Ateşler bütün insanların üstüne saçılıyordu ve insanlar koşmaya başladılar. Eşim bana bariyerlerin üstünden atlayalım, dedi. Eşim daha zayıftı. Ben biraz daha kilolu olduğum için eşime “sen üstten atla ben alttan geçeyim” dedim. Aslında nasip ne biliyor musunuz? Eşim orada vefat etti. Belki ben de üstten geçsem ikimizi de tank ikiye bölecekti. Benim hayatta daha yaşayacak zamanım varmış. Ondan sonra eşim ayağını bariyerin üstüne attı. Ben elimi koydum zaten tank üstümüzden geçti o anda. Allah dedim ama şuurumu kaybetmedim. Her şeyi duyuyordum sonra bir çocuğun sesini duydum “ablayı kurtarın üstünden geçti” dediğini duydum. Kimisi ambulansı bekleyelim dedi. Çocuk, “Bekletirsek abla kan kaybından ölebilir çünkü iki bacağı kopmuş” dedi. Ben şuurumu kaybetmedim. Her şeyi duyuyorum ama tepki veremiyordum. Bir şekilde beni arabaya koydular. Hatırlıyorum götürdüler hastaneye. Hastanede üstümdekileri önce çıkaramadılar sonra makasla kestiler. Ondan sonra iki buçuk ay yoğun bakımda yattım, bir yıl hastanede kaldım. 15 gün sonra zaten bacağımı kurtaramadıkları için sol bacağımı kestiler. Normalde doktor bana alttan keseceklerini söylemişti. Tabii kangren olduğu için kurtaramadıkları için diz üstü kesmek zorunda kaldılar.
Hastaneye götürdüler sizi ve hastanede siz o zaman yarı baygın haldeydiniz. Eşinizin şehit olduğunu nasıl öğrendiniz?
Eşimin şehit olduğunu hiçbir şekilde bilmiyordum ve uyandığımda zaten ilk önce “Vatan kurtuldu mu?” demişim. Sonra “Elhamdülillah kurtuldu.” dediler. Ondan sonra eşimi sorduğumda bana sürekli eşimin durumunun çok ağır olduğunu söylediler. Benim durumum ona göre daha iyi ben konuşabiliyordum. Onun hiç konuşamadığını söylüyorlar. Tabii bir buçuk ay boyunca beni böyle oyaladılar işte. Hâlbuki vefat etmiş oradayken zaten tank ikiye ayırmış eşimi. Oğluma soruyorum, kızıma soruyorum, doktorlara soruyorum. Herkesi tembihlemişler söylemeyin şuan bilmesin diye. Ben sürekli soruyordum eşimi görmek istiyorum, dayanamıyorum, onu görmek istiyorum diye. Bana şu an durumu çok ağır, konuşamıyor diyorlardı. İçime artık bir şey doğmaya başladı. Kesin bir şey oldu diyorum eşime. Ne olur yalvarıyorum söyleyin diyordum bana sen çok güçlü kadınsın, bak her şeyi başarabilen birisin, her şeyin üstesinden geliyorsun dediler. Artık var bir şey dedim. Kesin bir şey var dedim. Senin 3 tane çocuğun var, onlar için güçlü olmak zorundasın falan diyorlar. Aradan bir buçuk ay geçtikten sonra oğluma tekrar her gün soruyordum, en son bir akşam oğlum yanıma gelmişti, tekrar söyledim “Ne olur Allah rızası için babanı görmek istiyorum.” dedim. O zaman ölüm kâğıtlarını çıkarmışlar. Oğlum “anne babamın kâğıtlarını çıkardım.” deyince ben orada anladım. Zaten içime iyice doğmuştu eşimin vefatı. Şunu da söyleyeyim normalde 15 Temmuz'dan önce ben bir yıl boyunca sürekli hep ağlıyordum. Gece eşim yatıyordu ben ağlıyordum. Böyle içime bir his doğuyordu. Eşimi kaybedecek hissi doğuyordu benim içime. Sürekli eşim kalkıyordu ne oluyor diyordu, yok diyordum bir şey. Eşimi kaybedeceğimi bir yıl önceden hissediyor gibiydim. Hep ağlıyordum, içimde eşimi kaybedeceğim hissi vardı. Sonra oğlum öyle deyince “Babana bir şey mi oldu?” dedim. O da “Babam şehit oldu.” dedi. Allah’tan gelen baş üstüne dedim. Şunu söyleyeyim Allah bizi hazırladı. Yoğun bakımda bile doktorlarım geldiğinde şaşırıyorlardı ya nasıl güçlüsün diye. Başhekim ilk geldiğinde beni teselli etmeye gelmişti. Ben seni teselli etmeye geldim ama sen daha çok teselli verdin bana dedi. Her gün geliyordu, bu sefer sohbet ediyorduk. Sağ bacağımın yarısı yok. Bu taraf paramparça elimi soksam karşı tarafa çıkacak ona rağmen hiç üzülmedim bacağım gitti diye. Benim bir de elim parçalanmıştı. 6 ay boyunca elimi kullanamadım bana yemek yediriyorlardı his falan yoktu hiç. Biraz o beni üzmüştü. Diyorum ya eşimin şehit olması benim gazi olmam tabii ki bize büyük gurur ve onur yani. Hani düşünün bir evde bir şehit bir gazi Allah kime nasip eder ki, Rabbim bizi ne kadar çok seviyormuş ki bize böyle güzel şeyler nasip etmiş, gurur verici şeyler nasip etmiş.
O gece yaşadığınız en unutulmaz olay neydi?
Ben o gençlerden çok etkilendim gerçekten. Çünkü çok uzun zaman sürmedi, olaylar o kadar hızlı gelişti ki çok bir şey göremedik biz. Gerçekten bu vatanı seven o kadar genç varmış ki bu beni çok etkiledi. İşte gençler çok lay lay lom yaşıyor diyoruz ya 15 Temmuz’da gerçekten bu vatanın onlar için ne kadar değerli olduğunu, tırnak uçlarıma kadar hissettim. Vallahi beklemiyordum. Çünkü hani gençlerin bu kadar vatan sevgisiyle dolu olduğunu bilmiyordum. Beni çok etkiledi, o kadar çok etkiledi ki sürekli ağladım. Evet, çok seviyorlar bu gençler, bu kadar vatansever gençlerimiz varken bu ülke yıkılmaz Allah’ın izniyle. Allah bir daha yaşatmasın böyle bir olayı. Öyle bir şey olsa bile bizim gençlerimiz yine bu vatan için gözlerini kırpmadan çıkacaklar meydanlara bundan hiç şüphem yok.
Darbe girişimi sırasında ya da sonrasında tanıştığınız ve sizi derinden etkileyen biri oldu mu?
Fatih var o beni çok etkiledi. Hâlâ acı çekiyor, o da benim gibi ilaçsız yaşayamıyor. Çünkü benim bacağım kesildiği için fanton ağrısı diye bir ağrı var. Doktorlar en çok bir sene içinde geçtiğini söylüyorlar ama benim 9 yıldır ağrım geçmedi hâlâ çünkü hissedebiliyorum. Yani parmak uçlarıma kadar hissedebiliyorum. Ayağım varmış gibi hissediyorum ama maalesef geçmiyor ve biz onun geçmesi için ağrı kesici ilaç kullanıyoruz Fatih de ben de. Uzun zamandır görmemiştim geçenlerde gördüm. Gerçekten çok büyük acı çekiyor. Kolunun kesilme riski var. O da 15 Temmuz gazisi. Şehit ailesi olarak da beni en çok etkileyen bir tane annemiz var Asiye Yıldız, benim için çok değerli. Kendisi şu an kanserden yeni kurtuldu. 2 göğsünü kaybetti. 21 yaşında oğlu vardı. Onun için çok değerliydi şehit oldu oğlu. Şu an evinin bir odasında komple oğlunun eşyaları var, onları saklıyor. Beni etkileyenlerden biri de o oldu.
Gelecek nesillere 15 Temmuz hakkında nasıl bir mesaj vermek istersiniz?
Şu an gençlerimizin kültürel ve tarihi açıdan çok bir şey aldığını düşünmüyorum. Bu anlamda çok büyük destek verilmesini istiyorum. Çocuklarımıza gerçekten tarihimizi anlatmak gerekli. Mesela Çanakkale ben Çanakkale’ye gitmemiştim. Şu anda o kadar çok gidiyorum ki her gittiğimde de gurur duyuyorum. Ben onların yanında hiçbir şey değilim. Düşünün anneler 16 yaşındaki çocuklarını bizler için çocuklarımız rahat yaşasın diye vatana feda etmişler. Bizlerin ki gerçekten hiçbir şey değil diye düşünüyorum. Bir evden üç çocuk, dört çocuk giden var. Biz bu kadar güzel cennet vatanda yaşarken çocuklarımızın daha fazla para kazanmak için ülkelerini terk edip gitmeleri bana çok acı veriyor. Hayatta her şey yemek, içmek, gezmek değil. Filistin’i görüyoruz ben onları görünce kendimden utanıyorum. Bizim büyük acılarımız var. Evet ama onlar da çok büyük acılar çektiler ve onlar her şeye rağmen hâlâ dinleri ve vatanları için ayakta duruyorlar.
15 Temmuz anısına yapılan anma törenleri ve etkinliklere katıldığınızda nasıl karşılanıyorsunuz?
Çok mutlu oluyorum. Şu an benim gruplarım var. Şehit kızlar grubu var, şehit aileleri var. Bir sürü sevenim oluyor. O kadar büyük gurur verici bir şey ki anlatamam. Mesaj atıyorlar sürekli 15 Temmuz’da. Diğer günlerde de “Şehitler ölmez vatan bölünmez. Siz bizim için çok kıymetlisiniz, çok değerlisiniz.” diyorlar. Kurslara çağırıyorlar. Gidiyorum kızlar etrafımızda dönüyorlar bana çok büyük güç veriyor onlar. Mesela, Almanya’da bir kızla tanışmıştım 16 yaşında benden başkasını sevme diyor. Öbürü benden başkasını sevme diyor. Anne gibi kardeş gibi olduk.
Adınız bir Kur’an kursuna verildi. Gazi Vahide Şefkatlioğlu Yatılı Kız Kur’an Kursu adında Şanlıurfa’da açıldı. Duyduğunuzda neler hissetiniz?
Çok gururlandım geçen sene açmışlardı ama ben onun tam olarak nerede olduğunu bilmiyorum. İnşallah gidince oraya gidip onlar için bir program yapmak istiyorum. Orayı görmek istiyorum tabii ki gurur verici bir mutluluk yaşadım. Yani insanın adının bir yere verilmesi ki gazi olarak daha büyük bir gurur oluyor. Eşimin adı da bir okula verildi. İnşallah isterim Esenler’e de eşimin adının verilmesini. Ben o gece şöyle düşünüyordum. Herkes kanlı bir gece olduğunu söyledi. Bence biz kanlı gece değil şanlı bir gece yazdık. Eğer biz kaybetseydik o zaman kanlı bir gece olurdu. Elhamdülillah biz kazandık. Yani biz kazandık, onlar kaybettiler. Biz bir vatan kazandık. Biz şanlı bir gece yazdırdık oraya. İnşallah bir daha yaşamayız. Allah yaşatmasın ama eğer bir canım varsa bu vatan için bir kere değil bin kere canımı veririm. Bu vatan benim başka bir vatanım yok. Evlatlarımın başka yaşayacağı bir yer de yok. Evlatlarımın olsa torunlarımızın yaşayacağı başka bir yer yok. O yüzden vatan çok değerli.
Tarihimiz sizin gibi kahramanlık örneği olan kadınlarımızla dolu. Çanakkale’de, Kurtuluş Savaşı’nda olduğu gibi 15 Temmuz’da da sizin gibi kadın kahramanlarımız vatanına el uzatanlara cevabını verdi. Siz bu konuda neler söylemek istersiniz?
Konu vatan olunca kadın-erkek diye düşünmüyorum. Tarihimizde kadınlarımız kimi su taşımış kimi ekmek yapmış kimi evindeki bütün her şeyi vermiş. Bence bunun kadını erkeği yok. Vatan herkesin vatanı. Konu kahramanlık olunca gerçekten kadınlarımız da erkeklerimiz gibi kahramanlık örneği gösteriyorlar. Bizler o kahraman kadınların torunlarıyız. Bundan sonra inanıyorum ki gerçekten kadınlar vatan için her türlü fedakârlığı yapabilirler. 15 Temmuz’da yaşanan olaylarda kadınların gerçekten kahramanlıkları dillere destan oldu. Türkan Hanımı da biliyorsunuz Türkan Tekin. O da bir kahramandır. Kendisi vatan için can veren kadınlardan biri. İnşallah bundan sonra da yani yaptığımız işlerle, göstereceğimiz bilgilerle kadınlarımız ön plana çıkacaklar.
Şunu da söylemek istiyorum. Benim ailem kız çocuğu olduğum için beni okutmadılar. Bize bu şansı tanımadılar, benim tek hayalim vardı Kur’an kursuna gitmek. Oraya da gitmemiştim hiç. Eşimle evlendikten sonra eşim tarafı da biraz böyle buna karşıydı. Ben eşimi ikna ettim. İlkokul diplomamı aldım. Kur’an kursuna gittim, öğrendim. Ehliyet kursuna gittim, ehliyetimi aldım. Şunu demek istiyorum. İnsan bir şey istiyorsa inanmak başarmanın yarısıdır. Evet, inanıyorsanız her şeyi yapabilirsiniz. İnanmıyorsanız zaten hiçbir şey yapamazsınız diye düşünüyorum.
Bu röportaj aracılığıyla okurlarımıza bir mesajınız var mı?
Vatanımıza sahip çıkalım. Vatanımız, bayrağımız, ezanımız çok değerli. Devletsiz millet, milletsiz devlet olmaz. Bunlar bir bütün. Hepimiz birlik ve beraberlik içinde olmamız gerekiyor. İnsanların daha da bilinçlenmesini istiyorum. Bu sebeple konferansların verilmesini, değerlerimizin insanlara anlatılarak insanların bilinçlendirilmesini istiyorum. Ancak bu şekilde daha güvenli oluruz diye düşünüyorum. Okullarda olsun, kültür merkezlerinde olsun, seminerlerde olsun herkese vatanın, bayrağın ne kadar değerli olduğunu anlatmamız gerek. Bir Türkiye var başka bir vatan yok bizler için. Hepimizin vatanımıza sahip çıkması gerektiğini düşünüyorum. Maalesef bütün dünyanın bize imrenmesi gerekirken gençlerimiz başka ülkelere özeniyor. Bu çok acı bir durum. Bunu da çocuklarımıza empoze ediyorlar. Görüyoruz ki Filistin’deki zulümden sonra insanlar akın akın Müslüman olmaya başlıyorlar. Gençlerimiz de bunlardan örnek almalı. Küçücük çocukların bile ölürken nasıl dirayetli olduğunu görmeleri lazım gençlerimizin. Hepimizin el birliğiyle bu vatana sahip çıkmasını istiyorum. Değer okurlarına buradan selamlar gönderiyorum.
Röportaj: Hakan ERDEM
Fotoğraf: Hayri TURHAL