RÖPORTAJLAR:
hakaner6060@gmail.com
RÖPORTAJLAR
Seksenler Dizisinin Sevilen Oyuncusu Özlem Balcı
O yönetmen, senarist, at binicisi, hakem, sunucu ve oyuncu. Deyim yerindeyse on parmağında on marifet olan Seksenler dizisinin Yıldız’ı Özlem Balcı’dan bahsediyoruz. Yaptığı belgesellerle de dikkat çeken Özlem Balcı, Gazeteci Hakan Erdem’in röportajında Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü Ankara Personel Eğitim Merkezi’nde infaz koruma memurlarıyla bir araya geldi. Konferans röportaj şeklinde gerçekleştirdiğimiz etkinlikte Balcı ile ceza infaz kurumunda çektiği “Zindan İki Hece” adlı belgeselinin ayrıntılarını konuştuk. Röportaj sonunda infaz koruma memurlarının sorularına samimiyetle cevap veren Özlem Balcı’nın hayat dolu söyleşisi sizlerle.
Özlem Balcı kimdir?
1984 Fethiye doğumluyum. Ankara’da siyaset bilimi okudum. O yüzden Ankara’yı çok seviyorum. Ankara’ya geldiğim zaman huzur buluyorum. Belki de öğrencilik yılları güzel geçtiği içindir. Siyaset bilimi okuduktan sonra Müjdat Gezen sanat merkezi tiyatro bölümünü okudum. Ardından BKM Çocuk Tiyatrosu’nda devam ettim. Daha sonra arka arkaya diziler geldi. Bir gün kendim Kültür Bakanlığına gidip “Kendi filmimi çekmek istiyorum.” dediğim zaman bana dediler ki: “Sen önce bir belgesel çek.” o gün bu gündür belgesel çekiyorum. 7-8 tane belgesel oldu. Hâlâ kendi filmime gelemedim. Belgeseli çekerken tamamen yüreğimi ortaya koyarak yapıyorum. Yürekten ve karşılıksız olarak yaptığınız her şey mutlaka size dönüyor. Yapmış olduğum işin özgün olmasına özellikle dikkat ediyorum. Seksenler dizisine 6 sene önce başladık, 6 senedir devam eden bir diziydi. TRT diziyi çok güzel reyting almasına rağmen biraz dinlendirdi.
“Yörük Ali” diye bir belgesel çektim. Yörük Ali, biliyorsunuz Kurtuluş Savaşı'nda Atatürk’ün yakın arkadaşıydı. Batı cephesinin kahramanı olan Yörük Ali Efe’yi çektim. Türk Dünyası Belgesel Yarışması'nda birincilik ödülü aldım. Peygamber efendimizin kedisinin belgeselini çektim. Şimdi “Zindan İki Hece” diye bir kısa film çekiyoruz. Arkasından bunun belgeselleri gelecek. Amacım dizilerdeki bu kötü algıyı ortadan kaldırabilmek. Kaldıramasak bile iyi bir algı oluşturma amacındayız. En azından hiçbir şey yapmamaktansa ceza infaz kurumu personelinin iyi olduğunu, görevini yaptığını gösterebilmek niyetindeyiz. Umarım başarılı oluruz.
Herkesin yapmak istediği bir meslek vardır. Sizin seçmek istediğiniz meslek oyunculuk muydu?
İlkokuldayken okulumuzun müsameresinde Nasrettin Hoca’nın eşini oynatmışlardı bana. İşte o gün sahnede olmak o küçük kız çocuğunu çok etkilemişti sanki. Kendimi bulmuştum. Daha sonra hiç bırakmadım bu mutluluğu. Sonra oyunculuk ve tiyatro eğitimi aldım.BKM çocuk tiyatrosunda 9 farklı karakteri oynadım. O zaman Ali Koç bizim sponsorumuzdu. Sahnede ödül verirken “Seni izlerken ben yoruldum, sen yorulmadın enerjini böyle devam ettir.” dedi. Ondan aldığım gazla devam ettim. Çok sevdiğim ve çok değer verdiğim arkadaşlarımın bir iki kelimesi beni çok etkiledi.
Sevgili Beyazıt Öztürk de: “Bir bardak suyun içindeki bir damla zeytin yağı gibisin, böyle devam et dedi." Bu olumlu eleştiriler beni oyunculuk yolunda motive etmeye yetti ve böyle başladı.
Seksenler dizisindeki Yıldız karakteriyle sık sık anılıyorsunuz. Yeni dönemde eskiyi oynadınız. Seksenlerde oynamak nasıl bir duyguydu?
Yeni dönemde eskiyi oynamak aslında çok fazla karıştırılan bir durum değil benim için. Çünkü bunun eğitimini alıyoruz. Bu karmaşayı yaşamamak için eğitim alıyoruz biz. Mesela; bir dizide zengin birisini oynuyorsunuz. Ama setten çıkıyorsunuz otobüse binecek parası yok, böyle arkadaşlarımız var. Kurtlar vadisinde oynayıp kendisini mafya zanneden arkadaşlarımız var, bunu biliyoruz. Arka sokaklarda oynuyan kendisini polis zanneden arkadaşlarımız var. Bunun ayrımını yapmak çok önemli. Seksenlerde oynamaya gelince eski günleri hissediyordum. O nedenle günümüzde yaşayıp o yıllardaki samimiyeti yakalamak isterdim. Bazen çocukluğuma dalıp giderdim sette ve derin bir iç çekerdim.
Yönetmen, senarist, at binicisi, hakem, sunucu ve oyunculuk ile ilgili tecrübeleriniz var. Bir de Hukuk Fakültesini kazandığınızı biliyoruz. Bu kadar geniş kapsamlı çalışmak zor değil mi?
TRT 1’de “Ana Kuzusu” diye bir program sundum. Tam da bana göre bir işti. Çok küçük yaşlarda çalışmaya başladım.Yerel bir kanalda spikerlik yaptım. Ailemin durumu olmadığı için üniversite yıllarında küçük yaşlarda çalıştım. Turistlere Türkçe dersi verdim. Binicilik eğitimi almıştım. Ben bu zorlukları yaşarken para kazanmak için çalıştım. Ama yıllar sonra bunlar bana artı olarak döndü. Hukuk Fakültesi kazanma kısmı da babam bana: “Bir baltaya sap olamadın bari git bir sınava gir de belki bir yer kazanırsın.” dedi ve bu şekilde girdim. Burslu kazandım, bilmiyorum yapabilir miyim, benden avukat olur mu gerçekten?
Babamın isteğini yerine getirmek için yaptım yani. Ben babam istedi diye siyaset bilimi okudum mesela. Bu kadar çok iş yapmak daha da motive edici oluyor bazen.
TFF Futbol Antrenörlük lisansınız var. Hakemlik de yapmışsınız. Bu konuyu biraz açalım isterseniz.
Onu da şöyle anlatayım. Abim Fethiyespor’da antrenör hocaydı. Ben onu Beylerbeyi’nde kursa yazdırdım. Onu ben getirip götürüyordum. O zaman boş boş bekliyordum ben. O zaman “Beni de kayıt eder misiniz?” dedim. Onlar da, “Sınava girmen gerekiyor sınava girersen olur.” dediler. Bu şekilde oldu yani. Bana şimdi bir maç verseler yönetebilirim.
Belgesel çekme merakı nasıl başladı?
Kültür ve Turizm Bakanlığına “Kendi filmimi çekmek istiyorum.” diye başvuru yapmıştım. Onlar: “Sen önce bir belgesel çek bakalım. Bakalım belgesel çekebiliyor musun?” dediler. Ben de: “Tamam” dedim. O gün bu gündür belgesel çekiyorum ve bu alanda da başarılı olduğumu düşünüyorum. Şimdiye kadar 7-8 tane oldu çektiğimiz belgesel. Ödüller de aldık. Çalışmaya devam ediyoruz.
Ceza infaz kurumlarından birinde belgesel çekimi çalışmalarınız olduğunu biliyoruz. Bu projenizden bahseder misiniz?
Konumuz "Zindan, İki Hece." Bir hükümlünün hayat hikayesini konu alan bir hikaye aslında benimkisi. Yalnız böyle filmleri çekmek kolay değil. İlk başta izin işleri ile ilgilendim. İzin alamadım başta ve iki ay boyunca Ankara’ya geldim. En sonunda izin aldım. İzin alacağıma inandığım için bu kadar uğraştım ve izin aldım. Ceza İnfaz Kurumlarında belgesel çekme iznini aldıktan sonra Fethiye’de bir Ceza İnfaz Kurumuna gittim. Ceza İnfaz Kurumu müdürü çok iyi karşıladı. Bir tane annesinin yanında kalan çocuk vardı. Ben müdürün çocuğu sandım çünkü kendi çocukları gibi ilgileniyorlardı.
Sonradan öğrendim ki bir hükümlünün çocuğuymuş. Oyuncaklar almışlar, herkes kendi çocuğu gibi ilgileniyor. Dizi yapımcılarının gelip bir bakması lazım yani o ortamlara. Oradaki hükümlülere zarar vermiyor bu insanlar. Personelden korkmalarına gerek yok. Diziler de bunlar yanlış yansıtılmaya çalışılıyor.
Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğümüz bütün bu yapılan çalışmaların merkezi konumda. Sizin projeniz dahil birçok çalışmanın takibi buradan yapılıyor. Ayrıca hükümlü tutukluların eğitiminden gelişimine, suçun önlenmesinden infazına kadar birçok yeni çalışma yapılıyor.
Gerçekten büyük bir emek ve çalışma var. Genel Müdürlüğünüze belgesel çekimim için başvuru aşamasında bu özveriyi rahatlıkla gördüm. Sonuçta hassas bir iş yapılıyor. İnce eleyip sık dokunuyor. Özellikle Ceza İnfaz Kurumlarına gittiğimde personelinizin kalitesi, yaklaşımları ve hükümlü tutukluların uyumları çok iyiydi. Tebrik ediyor ve teşekkür ediyorum.
Hayalini kurduğunuz bir film ya da proje var mı?
Hayatımda çekmek istediğim filmler var tabii ki. Ama şu an en çok üzerinde durduğum bir şey var o da Hz. Asiye’nin filmini çekmek istiyorum. Kuran’da ismi geçen iki kadından bir tanesinin ismidir Hz. Asiye. Onun hikayesi beni çok etkilemiştir. Firavun ile olan mücadelesi özellikle. Ayrıca “Zindan İki Hece” adlı belgeselimin devamını çekmek istiyorum. Zaten ben hayatımın filminde oynadım biliyorsunuz. “Reis” filminde Emine Erdoğan’ı oynadım, bu benim için çok önemliydi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, en beğendiği oyuncunun siz olduğunu söyledi. Bunu ilk duyduğunuzda ne hissettiniz?
Gururlandım tabii ki. Ne güzel bir şey. Hem şaşırdım hem gururlandım. O gün babam beni arayıp ilk defa bu meslekte olduğum için: “Kızım seninle gurur duyuyorum.” dedi. Ben başka ne isteyeyim ki Allah’tan. Bana öyle bir şey yükledi ki bu beğeni, sorumluluklarım da arttı. Bundan sonra her rolde oynayamıyorum. Daha seçici davranıyorum.
Hayvanları çok sevdiğinizi biliyoruz. Hatta bahçenizde birçok hayvana bakıyorsunuz. Peygamberimizin (sav)’in hayvan sevgisini anlatacağınızı da duyduk. Bu konuyla ilgili neler söylemek istersiniz?
Evimin bahçeli olmasının sebebi hayvanlar. İki tane sokak köpeği sahiplendim. Sonra onları başka birine sahiplendirdim sonra bana geri geldiler. Sonra Ankara’ya bir okula getirdim, okul bana geri verdi. Ben o zaman dedim ki bunlar benim kaderim. Şu an bir kangalım bir goldum üç tane de kedim var. Ben otoparkta bir kedi gördüm, doğurmak üzereydi. İnsanlar üzerinden atlıyorlardı. Aldım onu eve götürürken koltukta doğurdu. Belgeselde de o kedinin yavrularını çektim. Bu belgeseli Cumhurbaşkanımız da destekledi. Herkesten savunmasız olan bu canlılara sahip çıkmasını diliyorum.
Dergimiz Türkiye’nin birçok kurumuna özellikle ceza infaz kurumu personelimize ve hükümlü-tutuklulara gidiyor. Dergimizle ilgili neler söylemek istersiniz?
Derginizi çok seviyorum. Her ay bana geliyor. Takip ediyorum, faydalı buluyorum. Yediden yetmişe herkes almalı ve okumalı bence.
Buradan ceza infaz kurumunda görev yapan personelimize ve hükümlü-tutuklulara bir mesajınız var mı?
Biraz önce söyledim. Sizleri çok seviyorum, değer veriyorum. Sizler benim için çok kıymetlisiniz. Çok önemli bir görevdesiniz. Moral ve motivasyonunuzu yüksek tutun. İyilik yapmayı kendinize görev edinmeye devam edin. Psikolojinizi sağlam tutun ve güler yüzlü olun. Allah yardımcınız olsun.
Röportaj:Hakan ERDEM