RÖPORTAJLAR:
hakaner6060@gmail.com
RÖPORTAJLAR
15 Temmuz hain darbe girişiminde Jandarma Genel Komutanlığı'nda rehin alınan ve başından vurularak ağır yaralanan Eski Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle Daire Başkanı ve Cumhurbaşkanı Başdanışmanı 15 Temmuz Gazisi Turgut Aslan Gazeteci Hakan Erdem’e konuştu.
Turgut Aslan kimdir? Kendinizden bahseder misiniz?
1962 yılında Çorum ili Ortaköy ilçesinde doğdum. 1981 yılında Polis Kolejinden, 1985 yılında Polis Akademisinden derece ile mezun olduktan sonra Bursa, Bingöl, Fransa/Marsilya Başkonsolosluğu, Ankara, Yozgat ve Tunceli illeri ile Emniyet Genel Müdürlüğünün değişik birimlerinde görev yaptım.
2014 yılından itibaren EGM Terörle Mücadele Daire Başkanı olarak görev aldım. 17/25 Aralık süreci ile başlayan FETÖ operasyonlarında, 7 Haziran seçimlerinden sonra başlayan, PKK/PYD Silahlı Terör Örgütünce organize edilen devletin bütünlüğüne yönelik saldırılar üzerine düzenlenen “Çukur” operasyonlarında ve aynı dönem yoğun eylemlerde bulunan DEAŞ (IŞİD) Terör Örgütü ile diğer tüm terör örgütlerine karşı düzenlenen operasyonlarda yönetici olarak hizmet verdim.
15 Temmuz 2016 tarihinde meydana gelen hain darbe kalkışmasında, FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü mensuplarınca üs olarak kullanılan Jandarma Genel Komutanlığına müdahale etmek üzere gittiğimde, içeri davet edilerek kurulan pusuda korumam ile birlikte rehin alındım. Kalkışmanın başarısız olduğunu anlayan örgüt üyelerince korumam Hasan Gülhan şehit edilirken ben de kafa ve enseme sıkılan 2 mermi ile öldürülmek istendim. Ancak, ağır yaralı olarak kurtarıldım. Peş peşe gerçekleşen 5 ameliyat ve zorlu bir tedavinin ardından hamdolsun mucizevi bir şekilde yaşama tutundum.
15 Temmuz öncesinde Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle Mücadele Daire Başkanıydınız. Darbe öncesinde FETÖ terör örgütünden herhangi bir tehdit aldınız mı?
FETÖ terör örgütünün devlet mekanizmalarına sızdığı ve birçok kamu görevlisini sindirdiği dönemde Terörle Mücadele Daire Başkanı olarak görev yaptım. Elbette bu dönemde tehditlere ve sindirme politikalarına maruz kaldım. Ben ve ekibim, yürütmüş olduğumuz başarılı çalışmalar nedeniyle örgüt içerisinde büyük tepkiler aldık. Bunların üzerine örgüte ait basın yayın organlarında hedef gösterildim. Amaçları bizi yıldırmak ve sindirmekti ama yılmadık, yıldıramadılar. Bu da yetmedi hakkımda onlarca dava açıldı. FETÖ elebaşının avukatı tarafından bizzat hakkımda açılan davalar da bulunmaktaydı. Bunların hepsinden beraat ettim ve anlımın akıyla çıktım.
Daha önceki röportajlarınızda mahkemeye bir rapor verdiğinizden bahsetmiştiniz. O süreçte neler oldu?
17-25 Aralık sürecinden sonra yürütmüş olduğumuz çalışmaları adli birimler ile koordineli bir şekilde ilerletiyor ve buna ilişkin yapılan toplantılarda kapsamlı değerlendirmeler yapıyorduk. Bu çalışmalarda özellikle örgüt üyelerinin tespiti ve hakkında adli işlem başlatılan örgüt üyelerinin hak ettikleri cezaları alabilmeleri için çalışmalarımıza bu yönde ağırlık vermiştik. Bu süreçte elde mevcut deliller ve yapmış olduğum tespitler doğrultusunda 60 sayfalık bir rapor hazırladım. Adli makamlarca bu rapor FETÖ’nün silahlı terör örgütü olarak kabul edilmesine dayanak sağladı. Örgüt tarafından hedef haline getirilmemin ana nedeni de yine bu rapor oldu.
15 Temmuz günü neler oldu? Siz o gün görev yerinizde miydiniz?
Darbe girişiminin başladığı akşam saatlerinde emniyetin üst düzey yetkilileri ile Jandarma Genel Komutanlığına yakın bir yerde toplantı halindeydim. Toplantı bitiminde gördüğüm hareketlilik üzerine dönemin Jandarma Harekât Başkanını aradım ve duruma müdahale etmek için Jandarma Genel Komutanlığına (JGK) geçtim.
Jandarma Genel Komutanlığına giriş yapmak istediğimde, öncelikle nizamiyeden beni içeri almak istemediler. Harekât Başkanı ile buluşacağımızı ve görüşmem gerektiğini söylemem üzerine içerideki yetkili şahıslarla görüşme yaptıktan sonra beni ve korumamı içeri davet ettiler. İçeri girer girmez resmi üniformalı şahıslar tarafından ellerim kelepçelenmek ve gözlerim bantlanmak suretiyle rehin alınarak bilmediğim bir bölüme götürüldüm. Burada benim gibi rehin alınan korumalarım ve kim olduklarını göremediğim ancak jandarma personeli olduğunu tahmin ettiğim başka şahıslar da vardı. Başımızda bekleyen, kim olduğunu bilmediğim örgüt mensubu kişilere çıkmak istediğimi söylediğimde, yurtta sulh konseyinin ülke yönetimine el koyduğunu, Harekât Başkanının artık yetkili olmadığını ve sözünün geçmeyeceğini, sesimi çıkarmadan oturmam gerektiğini söyledi. Bunun üzerine tahminime göre akşam 21.00’dan sabahın ilk ışıklarına kadar bu şekilde rehin tutularak bekletildik.
Sabaha karşı dışarıdan gelen silah ve bomba sesleri ile içeriye yönelik teslim olun çağrılarının artması üzerine terör örgütü mensuplarınca girişimlerinin başarısız olduğu hissedilmeye başlamıştı. Bu aşamada ben ve korumamı bulunduğumuz yerden alarak alt katlarda bir yere götürdüler. Önce korumam Hasan Gülhan’a yönelik bir silahlı saldırıda bulunarak şehit ettiler. Ardından aynı saldırıyı bana da uyguladılar ve benim öldüğümü düşünerek bıraktılar. Doğal olarak bundan sonrasını hatırlamıyorum. İçeride operasyon yaparak bu hainleri yakalayan arkadaşlarımız beni ve korumamı kanlar içinde bulduklarında kelimeyi şehadet getirir vaziyette olduğumu görerek hastaneye sevk etmişler. Korumam ise şehit olmuş. Yaklaşık 1,5 senelik yoğun tedavi ve ameliyatların ardından bugünkü sağlık durumuma kavuştum.
Benim ve korumam Hasan Gülhan’ın vurulma olayı bir sıcak çatışma olayı değildir. Silahı olmayan, elleri ve gözleri bağlı olan rehinelerin vurulması herhangi bir darbe girişiminde yaşanan, türünün tek örneği ve alçakça bir eylemdir. Kendilerinin silahlı terör örgütü kabul edilmesine dayanak sağlayan bir devlet adamını öldürmeye kast etmek ve korumasını şehit etmek, FETÖ’nün silahlı bir terör örgütü olduğuna ve 15 Temmuz darbe girişimini FETÖ’nün tertip edip gerçekleştirdiğine dair en büyük delildir.
Uzun süre hastanede tedavi gördünüz. Uyandığınızda aklınıza ilk gelen şey neydi?
Elbette ki yıllarını terörle mücadeleye adamış ve bu uğurda çeşitli çileler çekmiş birisi olarak; 5 beyin ameliyatı ve 5 aylık koma sürecinden sonra uyandığımda 'Demokrasi var mı? FETÖ başarılı oldu mu? Eyvah. FETÖ başarılı olduysa demokrasi kaybetti, halk kaybetti biz de kaybettik. FETÖ başarılı olamamış ise biz kazandık. Demokrasi de kazandı, halk kazandı' dediğimi hatırlıyorum.
Taburcu olduktan sonra kendi görüntülerinizi izlediniz. Neler düşündünüz o sırada, aklınıza neler geldi?
Devleti ve milleti, uçurumdan aşağıya yuvarlamak isteyen ve ülkeyi iş birlikçilerine teslim etmek üzere bu kalkışmayı yapan hainlerin bazı hakları olduğunu iddia eden güruha karşı, benim ve tüm gazi ve şehitlerin haklarının ne olacağı sorusunu sormak istedim. Çünkü ben de 15 Temmuz’un 1 gün öncesine dönmek istiyorum ama dönemiyorum. Biz vatan için her şeyimizi feda etmeye hazırken, yüzlerce şehit vermişken, bu güruha söylenecek söz var mı diye düşündüm.
15 Temmuz gününde sizin gibi birçok kahramanımız vardı. Sizler sayesinde ülkemiz büyük bir beladan kurtuldu. Şehitlerimiz ve gazilerimiz için neler söylemek istersiniz?
Kahramanlıklarla dolu tarihimizi yazacak hamleler yapmak kadar, onu gelecek nesillere aktararak vatan-millet aşkını daima canlı tutmakta en az o kadar önemlidir. Bizler, mazisi fetihlerle, zaferlerle, destansı mücadelelerle dolu bir milletiz.
15 Temmuz 2016 günü de kahraman milletimizin ferasetiyle unutulmaz bir destan daha yazılmış ve bu cennet vatanı işgale kalkışanlar bir kez daha devletin ve milletin gücü karşısında ezilmeye mahkûm olmuşlardır. Yazılan bu destanın her aşamasında tereddütsüz, kanıyla canıyla mücadele eden herkesten Allah razı olsun.
15 Temmuz gazilerimizle bir araya geliyor musunuz?
Hem 15 Temmuz hem diğer tüm gazilerimizle gerek özel gerekse resmi programlarda sık sık bir araya geliyoruz, paylaşımlarda bulunuyoruz. O gece yaşanan tüm kahramanlık hikâyelerini gururla paylaşıp, sürekli canlı tutmaya çalışıyoruz. Bunun yanında halen tedavisi devam eden, sağlık problemleri bulunan arkadaşlarımız da var. Elimden geldiğince onları yakından takip ediyor ve ilgileniyorum, hepsine sevgimiz ve saygımız sonsuzdur. Hele ki vatan aşkıyla şehadete eren canlarımızı unutmak, onları yad etmemek mümkün mü? Şehitlerimizin aileleri ile dayanışma içindeyiz. Hepsinden Allah razı olsun. Ayrıca Türkiye Şehit Yakınları ve Gaziler Dayanışma Vakfı‘nın mütevelli heyetinde görevli olarak bu kardeşlerimize ve ailelerine maddi-manevi destek vermeye devam ediyoruz. Meslek hayatımızda da sık sık yüzleştiğimiz bu manevi durum ve hisleri evvelden de taşıyorduk ama şimdi daha yoğun bir şekilde yaşıyoruz.
Son olarak okurlarımıza neler söylemek istersiniz?
40 yıldan fazla süredir bilfiil terörle mücadele eden ülkemiz son yıllarda, özellikle de darbe girişimi öncesi dönem en zorlu dönem, olmak üzere hiç olmadığı kadar çetin süreçlerden geçmiş, sınırlarında beka mücadelesi vermiştir. Dışarıda fırsat kollayan düşmanın, içeride iş birliği yapan hainlerin 15 Temmuz’da kalkıştıkları darbe teşebbüsünü yaşamış ama Allah’ın izniyle hepsinin üstesinden gelmeyi başarmıştır.
Vatan sevgisinin, devlete olan sadakatin, şahsi menfaatlerden üstün olduğuna olan inancımızı sürdürelim. Bu topraklardaki bin yıllık varlığımızın gücünü ve ruhunu her bir ferdimize aşılamalıyız. Şüphesiz bu bilinç bizi ilelebet ayakta ve diri tutacaktır.
Bu vesileyle bugüne kadar bu aziz vatan ve millet için canlarını feda etmiş, gazi olmuş, cepheden cepheye koşmuş, çalışmış, çabalamış, dişiyle tırnağıyla ülkemizin ve bizlerin bugünlere gelmesine vesile olmuş tüm atalarımızı minnet ve şükranla anıyor, gazilerimizden vefat edenlere Allah’tan rahmet, hayatta olanlara sağlıklı ve huzurlu ömürler diliyorum.
Röportaj: Hakan ERDEM