RÖPORTAJLAR:
hakaner6060@gmail.com
RÖPORTAJLAR
Müge Anlı: “Değer dergisi insanların gelişimine büyük katkı sağlayacaktır”
Anlı:“Derginiz adına yakışır konuların yer aldığı, geniş kapsamlı bir içeriğe sahip, bu kıymetli derginin kurumlardaki hükümlü-tutuklulara ulaşmasını sağlayanlara teşekkür ederim.” dedi. Birçok programı geride bırakan bir reyting ile 11 sezondur yayında olan ve başarılı çalışmalarıyla adından söz ettiren Müge Anlı ile yaptığımız özel röportaj siz değerli okurlarımızla…
Kendinizden bahseder misiniz?
İstanbul’da dünyaya geldim. Çocukluğum Suriçi’nde Fatih’te geçti. Öğretmen annemin de etkisiyle disiplinli bir eğitim hayatım oldu. Anne ve babam için en önemli hedef çocuklarının iyi bir eğitim almasıydı. Devlet okullarında okudum. Geriye dönüp baktığımda iyi bir eğitim aldığımı düşünüyorum.
Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde aldığım eğitimin de etkisiyle gazeteciliğe yöneldim ve daha okul yıllarında çalışmaya başladım. Benim okuduğum yıllarda, erken iş hayatına atılmak gazetecilik için önemli kabul edilirdi. Özel televizyonların birbiri ardına açılmaya başlandığı bu dönemde Kanal 6 televizyonuna girdim. Zamanın en iddialı kanallarından biriydi ve benim için çok önemli bir tecrübe oldu.
Hayatım boyunca çok çalıştım, iş sorumluluğum hep yüksekti ve her işimi severek yaptım. Zaten severek yapılan her işin sonunda başarı geliyor. Okumayı, yeni şeyler keşfetmeyi ve müzikle ilgilenmeyi seviyorum. Hobilerime vakit ayırmak beni mutlu ediyor, dinlendiriyor. Çok yoğun bir tempoda çalışmanın da etkisiyle planlı ve disiplinli bir hayatım olduğunu söyleyebilirim.
Mesleğe nasıl başladınız? Mesleki ilkelerinizde en çok neye dikkat edersiniz?
Mesleğe başladığım yıllar özel televizyonların kuruluş dönemi olduğu için şanslıydım. Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde eğitimim devam ederken, Kanal 6’nın yolunu tuttum. Çok istekli ve kararlı gördükleri için fırsat tanıdılar ve profesyonel anlamda ilk iş yerim de burası oldu. O gün başlayan hikayede neredeyse 25 yıldır yazılı ve görsel basında görev alıyorum.
Son 12 yıldır ATV’de yayınlanan programımın yoğun çalışma saatlerinden dolayı sadece televizyon sektöründeyim. Yoksa yazılı ve görsel basın ilk günden bu yana birlikte devam etti. Vatan gazetesi’nin magazin müdürlüğünü yaparken Kanal D’de Magazin D ve Dobra Dobra programlarını hazırlıyor ve sunuyordum. Şimdi ise bildiğiniz gibi hafta içi her gün ATV ekranlarında canlı olarak yayınlanan programımı hazırlıyor ve sunuyorum.
Eğitiminize önem veriyorsunuz. Hangi bölümleri bitirdiniz?
Lisans eğitimimi Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde, yüksek lisans eğitimimi ise Kadir Has Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde tamamladım. Hayat boyu eğitime inanan biriyim. Üniversiteyi bitirdim, artık dönüp geriye bakmama gerek yok gibi bir anlayışım hiç olmadı. Aksine kendimi yetiştirmek için eğitimin sürekliliğine inanıyorum. Kendimi hep üniversite öğrencisi diye tanımlasam yanlış olmaz. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde Tarih okudum. Yine aynı üniversitede Sosyoloji bölümü birinci sınıf öğrencisiyim. Devamının gelmesini ümit ediyorum.
Televizyon programı sunuculuğuna nasıl başladınız? İlk programınızda neler hissettiniz? Dikkatli izleyicilerimin pek çoğu hatırlayacaktır. Kamera arkasında başlamakla birlikte çok erken dönemde ekran önüne çıktım. İlk olarak Kanal 6 televizyonunda bir magazin programının içerisinde kendime ait bir köşe hazırlayıp sunmaya başlamıştım. Benim için ekrandaki ilk sunuculuk deneyimi böyle başlamıştı.
Kamera karşısına erken geçmenin rahatlığıyla ilerleyen yıllarda da pek çok program hazırlayıp, sundum; ama hala ilk günkü heyecanımı koruduğumu söylesem yanlış olmaz. Tecrübe çok önemli ama bu meslekte sizi güçlü kılan heyecanınız. O yüzden ilk günkü heyecanınızı ve titizliğinizi sürdürmeniz önemlidir.
Tatlı sert programınız ile 11. yılınızdasınız. Böyle bir programı sunmak sürdürmek çok zor. Başarınızın sırrı sizce nedir?
Başarılı bulduğunuz için teşekkür ederim. 3 bin programı geride bıraktık neredeyse. Ben başarıyı getiren şeylerin özveri, disiplin, çalışma ve samimiyet duygusu olduğunu düşünüyorum. Çok çalışıyor çok araştırıyor ve yeniliklere açık bir şekilde hareket ediyoruz.
Kariyerim boyunca hiçbir dönem sadece kamera karşısına geçip sunuculuk yapmadım. İçinde olduğum her programın hem hazırlanmasında hem de sunumunda görev yaptım. O yüzden programın her aşamasıyla ilgileniyorum. İyi bir takım kaptanı olmaya çalışıyorum. Birbirinden çok farklı özellikleri ve yetenekleri olan bir ekibim var. Bu ekibin bir kaptanı olarak uyumu ve dengeyi gözetmeye çalışıyorum.
Bu programın belki de en önemli özelliği seyircisini de ekibin bir parçası olarak görmesi… İzleyicimle doğrudan ilişki kurmayı ve samimi bir diyalog içerisinde olmayı hep önemsedim. İzleyicimiz bizdeki samimiyeti gördüğü ve inandığı için de hep destekliyor. Biz izleyicimizle birlikte çok geniş bir aileyiz ve bu programın devamlılığında onların bu desteğini asla göz ardı edemem.
Programda birçok karanlıkta kalan olayları ortaya çıkarıyorsunuz. Müthiş bir ekibiniz var. Ekibiniz ve programınız için neler söylemek istersiniz?
Yıllar içinde o kadar çok olaya ve sıra dışı işlere şahit olduk ki hayata bakış açımız değişti. Yaşadıklarımız ve şahitliklerimiz programla birlikte bizleri de değiştiriyor. Bu programla binlerce yaşamın bir parçası olduk. Yine binlerce insanın hiç bilmediğimiz dünyalarını fark ettik. Ekrana yansıyanlar kadar yansımayanların da olduğunu bilmelisiniz. Zor hayatları, güç koşulları ve travmatik olayları her yönüyle incelemek, araştırmak hiç de kolay değil. Bunun için sadece sabır göstermek yetmiyor, aynı zamanda inanılmaz bir disiplin ve mücadele de vermelisiniz.
Hayatın ne denli kıymetli olduğunu bu yıllar içerisinde daha iyi anladık ve yıllar içerisinde bir insanın salt iyilik ya da kötülükle tanımlanamayacağını da fark ettik. Çalışma arkadaşlarımın her biri kendi hayatlarından fedakârlıkta bulunarak, ihtiyaç sahiplerinin mağduriyetleri ne olursa olsun canla başla yardım etmeye çalışıyorlar. Biz bir televizyon programından çok daha fazlası olarak görüyoruz yaptığımız işi. O yüzden de programımıza başvuran her insanımızın nasibinin bizden olduğuna inanıyor ve yardımcı olmaya çalışıyoruz. Tüm ekip arkadaşlarım da aynı hassasiyeti taşıyor ve aynı özveriyle çalışıyor. Bu nedenle programımızın konuklarının derdiyle dertleniyor, sevinçleriyle mutlu oluyoruz.
Herhangi bir kayıp veya ölüm ile sonuçlanan olaylarda programınıza başvuruyorlar. Suçluyu bulmak üzere mutlaka bir tahmininiz oluyor. Karşıdaki insanın hangi beden dili sizce kendini ele verdiriyor. Çünkü genelde suçlu o diye düşündüğünüz insan hakikaten suçlu çıkabiliyor.
Olayları ele alıp incelemeye başladığımız anda her şey yavaş yavaş açığa çıkmaya başlıyor aslında. Öncelikle şunu dile getirmek isterim ki, ekran başında bizleri izleyen milyonlarca insan gibi bizim de tahminlerimiz, öngörülerimiz oluyor elbette. Fakat olayların derinine inmeye başladığımız anda özellikle somut delillere, beden dilinden daha çok önem veriyoruz. Beden dili, kişinin ses tonu, öfke hakimiyeti vb. durumlar bizi yönlendirse de konunun çözümüne ulaşmakta bizi yönlendiren şeyler somut deliller. Görgü tanıklarının anlattıkları da her defasında olayları aydınlatmada etkili oluyor.
Çok titiz bir çalışma süreci izleyerek, görgü tanıkları ve bilgi sahibi olanların desteği ile maddi delilleri de inceleyerek sonuca vardık bugüne kadar. Aydınlattığımız vakalarda en büyük desteği izleyicimizden gördük. İzleyicilerimiz bildiklerini paylaşmakta hep cömert davrandılar. Tahmin dahi edilemeyecek ilişkileri kurdular, gördükleri detayları paylaştılar ve bizi doğru yönlendirdiler. Bu sezon yaşadığımız bir olay tüm bu süreçleri anlamamız için iyi bir örnektir. Ormana piknik yapmaya giden bir ev hanımı izleyicimizin dikkati sayesinde aradığımız kişinin cesedini bulduk. Oysa ki, aynı bölgede havadan ve karadan arama çalışmaları yapılmış ama netice alınamamıştı. Antalya’da yaşanan bu ilginç vakayı ömrüm boyunca unutamayacağım.
Sosyal sorumluluk projelerine önem verdiğinizi biliyoruz. Projelerinizden bahseder misiniz biraz? Yeni bir proje oluşumunuz var mı?
10 yıl önce Ramazan’da dokuz ili dolaşan ve ihtiyaç sahiplerine yiyecek ve giyecek götüren yardım tırı ile başladı her şey. Sonra neredeyse tüm izleyicilerimizin katkısıyla Türkiye’nin en büyük kermesini düzenledik. Sonra çocuklarımız okul sonrası sokakta değil, güvenli bir ortamda vakit geçirsinler diyerek, sekiz ilde “Ödev Evleri” açtık. Ödev evleri, belediyelere ilham kaynağı oldu. “Haydi çocuklarımıza mont, bot, kırtasiye malzemesi gönderelim.” dedim. 30 bini aşkın çocuğumuza ulaştık. Bilgisayar ve projeksiyon cihazları gönderdiğimiz okulları da buna ekleyebiliriz. Tekerlekli ve akülü sandalye dağıtımında rekora gidiyoruz.
Sevgi İzi projemizin artık herkes tarafından bilinir ve uygulanır oluşunun mutluluğunu yaşıyorum. Başlangıçta bu projeyi kaybolma riski yüksek gruptaki vatandaşlarımız için hayata geçirsek de, şimdi özellikle belirli bir yaşın üzerindeki çok sayıda vatandaşımız da yaptırmaya başladı. www.benibuldular.com adlı internet sitemiz üzerinden bu projeyi sürdürüyoruz.
www.patibuldular.com adlı sitemizle kaybolan evcil hayvanları aileleriyle buluşturuyoruz. Sistem tıkır tıkır işliyor. Rüya gibi ama bu projelerle yayında olmasam dahi hemen her gün bir insan ya da evcil hayvanı ailelerine kavuşturabiliyorum. Cumhuriyet tarihinin rekorunun kırıldığı Okuma–Yazma Seferberliği ise benim için en büyük gurur kaynağı. Tüm projelerimin içinde en büyüğü ülkemiz için sıçrama tahtası olan bu projedir. Cumhurbaşkanımızın startını verdiği seferberlik ile 1 milyon rakamını yakaladık.
Her şey canlı yayın sırasında ağzımdan çıkan, “Bir hayalim var, ülkemde okuma yazma bilmeyen hiç kimse kalmasın.” sözleriyle başladı. Okuma yazma bilenler, bilmeyenlere öğretir. Bu işin de üstesinden geliriz diye yola çıkmaya hazırlanıyordum. Ancak Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve eşi Sayın Emine Erdoğan, okuma yazma seferberliği istiyoruz çağrımıza “Siz istiyorsanız, bu seferberlikte biz de varız.” sözleriyle destek verdiler. Sonrasında ülke çapında büyük yankı buldu. Şimdi sıra okuma yazma seferberliği sayesinde sertifika alan vatandaşlarımızın diplomalarını görmeye geldi.
Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğümüzün ceza infaz kurumu personeli için meslek günü projesi kapsamında kamu spotumuzda yer aldığınız için teşekkür ediyoruz. Personelimiz zor bir görev yerine getiriyor onlara meslek günlerinde neler söylemek istersiniz?
Ceza ve infaz kurumu personelleri kişilerin ıslah ve topluma yeniden kazandırılabilmeleri için çok önemli bir görev üstleniyor. Ceza ve infaz kurumu personellerinin her biri statüsü ne olursa olsun çok zor bir görev icra ediyorlar. Hem kurumların güvenliğini ve düzenini sağlamak, hem de kendilerine emanet edilen kişilerin psikolojilerini korumak adına yürüttükleri titiz çalışmalarda kolaylıklar diliyorum. Hiç kimsenin ceza infaz kurumuna girmesini istemesek de, toplumsal hayatın düzeni için cezalandırma da bir şart. Bu ceza sürecinde görev alan personelin her birine selamlarımı iletiyorum.
Genel müdürlüğümüz eğitime, okumaya, iyileştirmeye ve geliştirmeye büyük önem veriyor. Bu çerçevede ceza infaz kurumlarına eğitim kültür ve yaşam dergisi Değer’i gönderiyoruz. Dergimiz hakkında düşünceleriniz nelerdir?
Adına yakışır konuların yer aldığı, geniş kapsamlı bir içeriğe sahip olduğunu gözlemlediğim derginiz, eminim ki onlarca tutuklunun gelişimine ve kültürel yaşamına katkı sağlıyor. Derginin hazırlanmasında emeği geçen, bu kıymetli bilgileri araştırıp kurumlardaki tutuklulara ulaşmasını sağlayanlara teşekkür ederim. Derginize yayın hayatında başarılar diliyorum.
Dergimizde her ay önemli bir değeri anlatıyoruz. Sizin için en önemli değer nedir?
İnsan hayatında bence kuşkusuz en önemli değer, doğruluk ve dürüstlük… Çünkü doğruluğu değer olarak kabul etmiş insanlar sadece kendi hayatlarında değil, başkalarının hayatlarındaki değerlere de saygı duyarak yaklaşırlar. Bu da toplumdaki düzenin sarsılmaması için önemli bir yapı taşı. “Bozuk bir saat bile günde bir kez doğruyu gösterir.” diye boşuna dememişler. Günün sonunda ne yaşarsak yaşayalım, iyisiyle kötüsüyle… Sonunda unutulmaması gereken en önemli şey, doğru ve dürüst insan her zaman kazanır.
Yoğunluğunuz arasında bizi misafir ettiğiniz için teşekkür ederiz. Son olarak camiamıza ve okurlarımıza neler söylemek istersiniz?
Tüm zorluklara rağmen hayatın yaşanmaya değer olduğunu unutmayalım. Hem kendi hayatımıza hem de çevremizdekilerin hayatına değer katmak için çaba harcamalıyız. Tüm personelinize, okurlarınıza en içten sevgi ve selamlarımı sunuyorum.
Röportaj: Hakan ERDEM