RÖPORTAJLAR:
hakaner6060@gmail.com
RÖPORTAJLAR
Yağmur Çokgenç: “Oyunculukta usta çırak ilişkisi vardır ve reddedilemez”
Star TV ekranlarında yayınlanan Sevdim Seni Bir Kere dizisinde, Aslım karakterini canlandıran genç ve başarılı oyuncu Yağmur Çokgenç Değer dergisinin konuğu oldu. Oyunculukta usta çırak ilişkisini önemsediğini belirten Çokgenç, saygı en önemli değerimdir dedi. Ankara’da çekimleri yapılan ve ilgiyle takip edilen dizinin önemli oyuncularından olan Çokgenç, ailesinden kariyerine, projelerine kadar birçok konuda Hakan Erdem'e konuştu.
Sizi tanıyabilir miyiz?
1999 İzmir doğumluyum. 3 kardeşim var. Sonuncusu 5 yaşında, çok tatlı bir aileyiz. Çocukluğumdan beri sosyal bir çocuktum. Sürekli dans ettim. Şarkı söyledim, enstrüman çaldım. Hep seviyordum sosyal olmayı. Samimi olmayı da çok severim. İnsan severim öyle diyelim. İzmir de yaşıyorum ailemle.
Nasıl bir ailede yetiştiniz?
Ben çok anlayışlı ve özgür bir ailede büyüdüm. İstediğim şeyleri yapmak konusunda ailem hep destekti. Kararlarımı sorgulamadan bana destek oldular hep. Bizim ailede kimse kimseye karşı çıkmaz. Her alanda almış olduğum kararlar da beni destekleyen bir ailem vardı. Ben okulu bırakmak istiyorum dediğimde, “sen nasıl mutlu olacaksan onu yap” dediler. Okulu bitirdikten sonra yaptığın işte mutlu olamayacaksan o mesleği yapma dediler.
Okul hayatınızla devam edelim
Liseyi İzmir Bornova Suphi Koyuncuoğlu lisesinde eşit ağırlık bölümünde okudum. Ondan sonra Yaşar Üniversitesi psikoloji bölümüne girdim. Ancak okulu bitirmeden oyuncu olmaya karar verdim. Bölümün ilk sınıfında ayrıldım. Hazırlık okudum ve okuldan ayrıldım.
Oyunculuk serüvenin nasıl başladı, nasıl karar verdin oyuncu olmaya?
En başından beri aslında her insanın bir sanat dalına, bir tarafa yeteneği olduğunu düşünüyordum. Ben de çok aradım. Sporda, uzun atlamadan voleybola kadar birçok alanda denedim. Hangisinde yeteneğim var diye. Sporda olmayacağını anladım. Dansa geçtim, 12 yıl profesyonel dans ettim halk oyunlarında. Sonra onda da artık bir şeyleri alamamaya başladım. 12 yıl boyunca alabildiğimi aldım ve mesleğimi de o yönde seçmeyeceğime inandım. Ben bunu yapmak istemiyorum dedim. O bitti bu sefer müziğe yöneldim, enstrüman çaldım, şarkı söyledim o da beni tam tatmin etmedi.
Ben kısaca şöyle anlatayım. Ben lisedeki okuluma en yüksek puanla yerleşen onuncu kişiydim. Benden önceki dokuz kişi gitti okuldan, onlar gittikten sonra ben birinci olarak kaldım. Öğretmenlerim bana sende git diyorlardı, puanım daha yüksek puanlı okulları tercih etmeye yetiyordu. Ama ben gitmek istemedim. Bulunduğum yerde ve yaptığım işte en iyisi olmak istiyordum. Bütün bunlardan sonra en son oyunculukta tamam dedim yani. Yıllarca aradığım, zevk aldığım, kendimi bulduğum iş buymuş dedim. Ben 6 yaşından beri sahnedeyim. Gerek dansla olsun. Gerek solistlikle olsun. Bunu hep sahnede icra ettim. En sonunda tiyatro ile sahneye çıktığımda bambaşka bir evren olduğunu anladım. Sahneyi sevdiğimi ve sahnenin de beni sevdiğini anladım. İzmir’de iki dönem eğitim aldım. Ondan sonra da çocuklar duymasın dizisine gittim. Orada Cansu karakterini oynadım. Orada da çok güzel ustalar ile çalıştım. Zaten çok inanırım usta-çırak ilişkisine ve bana çok şey kattılar. Oyunculukta usta-çırak ilişkisi vardır ve reddedilemez. Günümüzde bazı oyuncular bunu kabul etmese de bu böyle.
Mesleğini biraz anlatabilir misin? Zorlukları, keyifli yanları ve birçok kimsenin bilmediği yönleriyle nasıl bir meslek oyunculuk?
Yoğun tempoda çalışıyoruz. Bu iş böyle. Benim içinde yer aldığım dizi günlük dizi olduğu için çok yoğun. Neler yaşayacağımızı ne kadar çalışacağımızı kestiremiyoruz açıkçası. Haftada bir gün boş günümüz var onun dışında her gün yoğun bir şekilde çalışıyoruz. Set ortamı çok güzel, çok eğlenceli zevk aldığın yer ama her şartta çalışıyorsun. Senaryoyu bilmiyorsun gelen senaryoda çamurlar içinde yuvarlanıyorsun yazıyor bizde yuvarlanıyoruz. Gelinlikler ile yağmurda koşuyorsun. Bu zorlukları aşmayı işimizi çok sevmeye borçluyuz. İşinizi sevmezseniz zaten yapamazsınız bir yerden sonra sıkılır bırakırsınız. Benim çalıştığım ekipteki herkes işini çok seviyor.
Çalışma saatlerin vs. nasıl? Çekim olduğunda bir günün nasıl geçiyor?
Sabah uyanıp, duş alıp evden çıkıyoruz. Bizi bekleyen makyözlerimiz oluyor, hemen saç makyaja giriyoruz. Hazırlığımız yaklaşık 1 saat sürüyor. Hemen üstümüzü, kostümlerimizi giyinip sete geçiyoruz. Eğer dış çekimse araçlara binip tüm ekip oraya gidiyoruz. Platodaysak orada sete başlıyoruz. Sahneler arka arkaya çekiliyor zaten ışık değişimleri zaman alıyor. O arada çay, kahve aramızı yapıyoruz. Öğlen yemek aramız var, birde akşam yemek aramız var. Ne kadar sürerse, kaç sahnede varsanız, gününüz ne kadar yoğunsa nadiren böyle geç çıktığımız günler oluyor yoğunluğa ve günün akışına bağlı olmak üzere değişiyor setin bitmesi.
Bir oyuncu rolüne nasıl hazırlanır? Canlandıracağın bir karakter için ön hazırlık yapıyor musun? O süreci biraz anlatabilir misin bize?
Benim böyle 1.5, 2 ayım vardı hazırlanmak için. Bu süreyi İzmir’de geçirdim, Ankara’da değildim. O süreçte karakter analizi yapmam gerekiyordu. Bende karakterin annesinden tutunda babasına kadar, doğduğu güne kadar hatta burcuna kadar çıkarmıştım. Benden ayrı bir karakter, benzer yönlerimiz çok fazla aslında ama çok farklı olduğumuz yerlerde var. Onları kendimle tarttım, bir Aslım olsa nasıl davranırdı, Şuan Aslım olsa yerimde ne yapardı, nasıl düşünürdü? Bu sorularla devam ettim. Benim için böyle empatiyle ilerledi o süreç. Aslım karakterini oynama süreci 3 ay felan oluyor artık 3 ay sonra daha yeni yeni söyleyebiliyorum evet yavaş yavaş Aslım oldu diye.
Sevdim Seni Bir Kere dizisiyle ekranlardasınız. Canlandırdığınız karakterin size en çok benzeyen yönü nedir?
Aslım çok iyi bir kız, samimi bir kız evet bende öyle olduğumu düşünüyorum. İnsanlar çok seviyor benim gibi o da tam bir insan canlısı. İlk başta Aslım biraz da böyle asi bir kızdı ama sonra yaşadıkları onu biraz daha mazluma dönüştürdü diyebilirim. Dik başlıyken biraz daha benziyorduk. Çünkü bende haksızlığın altında kalmam sesimi çıkartırım ama şuan biraz daha mazluma döndü biraz daha fazla susuyor olaylara karşı, daha tepkisiz.
Daha önce röportaj yaptığımız Didem Aygün ile nasıl bir ikilisiniz? Set nasıl geçiyor?
Didem abla gerçekten çok tatlı, alçak gönüllü, çok iyi bir kadın. Hep benim yanımdaydı sadece setle ilgili değil, dışarıdaki sorunlarımda da ona rahatça anlatabildim, açılabildim. Sette de çok keyifli geçiyor ikili sahnelerimiz. Hediye karakteriyle çok duygusal bir kadını canlandırıyor, benim anneme de benziyor. O da hep kızının yanında kızı Aslım’a destekçi, dizide çok iyi bir ilişkileri var yani birbirileriyle çelişen anne kız değiller bunlar. Dizide de Hediye, Aslım çok tatlı bir anne kızı oynuyorlar.
Didem abla zaten söylediğim gibi çok alçak gönüllü çok mütevazı, iyi bir insan tecrübelerini de aktarıyor bana. Zaten benim için başta da söylediğim gibi usta-çırak ilişkisi vardır, insanlar çok yetenekli olabilirler ama bu birazda kendini geliştirmekle ve pratikle, tekrarla olacak iştir. Ben de burada bunu yapmaya çalışıyorum.
Önümüzdeki dönemde yeni projelerin var mı?
Ufak tefek projeler gelmeye başladı. Şuan kesin diyebileceğim bir proje yok. Hani kesin bu olacak diyebileceğim bir proje yok. Değerlendirdiğimiz var bir iki tane ama dizi olarak sevdim seni bir keredeyim. Yani bunlar başka işler şuan ben Aslım’ı çok sevdim. Sevdim seni bir kere devam ediyor benim için bu yol bitmeden sanırım başka bir şeyi düşünmem şuan.
İzmir’den Ankara’ya gelmen seni nasıl etkiledi?
İzmir’den Ankara’ya gelirken zorlandım aslında biraz adapte zorluğu yaşadım. Evet İzmir’le Ankara bambaşka, çok ayrılar. Bunu herkes bariz ayırabilir. İzmirli bir insanım daha önce hiç dışarı çıkmamış başka yerde yaşamamış bir insanım. Ailesinden ayrılıp Ankara’ya gelmek zor oldu. İzmir’de bu sette olsaydım bambaşka birisi olabilirdim hem Ankara’ya taşınıp hem de böyle yoğun bir sete, Aslım karakterine girince biraz daha bocaladım diyebilirim. Bir ara durgunluk sürecim oldu ama alıştım.
İş dışındaki zamanında neler yapıyorsun?
Öncelikle kişisel bakımlarım oluyor ya da kişisel ihtiyaçlarım oluyor onları gidermeye çalışıyorum. Ankara’da yalnız yaşadığım için evin ihtiyaçlarıyla da ben ilgileniyorum. O bir günüm aslında ev hanımı gibi geçiyor diyebilirim. Dışarı çıkma işini erken biten set günlerimle yapıyorum. O zaman kendime zaman ayırıyorum, boş günlerimde muhasebe isleri, kişisel bakımlar onlarla geçiriyorum. Yine zaman ayırabilirsem arkadaşlarımla birkaç saatlik çay, kahve molası veriyorum kendime.
Dergimiz Türkiye’de birçok adrese giden ve takip edilen bir yayın. Dergimiz hakkındaki görüşleriniz nelerdir?
Derginizi yeni inceleme fırsatım oldu ama çok hoşuma gitti. Çünkü içinde birçok içeriği barındıran bir dergi, sadece tek yöne odaklanmamış bir dergi. Çocuklara da yer verilmiş çok hoş. Bir de ceza infaz kurumlarında derginiz doğrultusunda yapılan bilgi yarışmalarından bahsettiniz. En çok da o hoşuma gitti. Gerçekten okumaya teşvik eden, yönlendiren bir eğitim ve kültür dergisi olmuş. Hem insanları okumaya yönlendiriyor hem de onlara çok şey kattığını düşünüyorum. Çünkü birçok farklı dalda, güzel bilgiler yer alıyor sadece tek konuyu veren ya da bilgi dergisi gibi değil yani.
Değer dergisinin adı değerlerden geliyor. Sizin en önemli değeriniz nedir?
Benim hayatımda önem verdiğim değere bakıldığında insan derim. Ama bunu insan olarak da kısıtlayamam.Çünkü benim yoldaki kediye dahi çok büyük bir saygım var, değerim var. Sokaktan gecen hiç tanımadığım amcaya da çok büyük saygım var. Ona yüklediğim çok büyük şeyler var. Ayrıca saygıya çok önem veriyorum. Herkesi sevmek zorunda değilsin ama saygı göstermek zorundasın.
Gelecekte yapılacaklar listenizin ilk üç sırasında neler var?
Mesela; ilki taç takmak istiyordum. Bu güzellik yarışması olarak da değil ben bir taç istiyordum, bir unvan istiyordum, bu çocukluktan geliyordu benim için. Bunu annem aklıma soktu. Ve oyunculukta bir kraliçe unvanı aldım. 2019 sinemanın kral ve kraliçesi yarışmasında kraliçe seçildim ve bu unvan ben ölene kadar da benimle kalacak. İlkine bir tik attım sanırım ama sonrasını dediğim gibi düşünemiyorum. Sonrası aslında benim için şöyle ben mutlu olacağım şeyleri yapmak istiyorum şuan oyunculukta gerçekten çok mutluyum, kendimi çok iyi hissediyorum. Ankara’da da olduğum yapım şirketinde de kendimi çok iyi hissediyorum. Benim için önemli olan da bu zaten mutlu olmak bundan sonrada hayatımda gerçekten mutlu olabileceğim işleri yapmak istiyorum. O olsun bu olsun, şu ödülü alayım, Türkiye'nin en iyi oyuncusu olayım gibi beklentilerim yok. Böyle net hedeflerimde yok, ipleri elimde tutmayı severim ama hayatın akışı da benim için önemlidir.
Son olarak Değer dergisi okurlarına neler söylemek istersin?
Ben dediğim gibi gerçekten insanları, insanların düşüncelerini çok önemseyen, seven ve herkesin hayatına çok büyük saygı duyan biriyim. Herbirinin hayatına saygı duyuyorum. Okurlarınıza tanımasam da sevgi ve saygılarımı gönderiyorum. Öncelikle insan oldukları için bunu bilsinler yeter benim için. Bütün personelinize hükümlü-tutuklulara çok çok selam gönderiyorum.
Röportaj: Hakan ERDEM