RÖPORTAJLAR:
hakaner6060@gmail.com
RÖPORTAJLAR
“Yıllardır benim aklımdaki tek şeydi kısa filmle belgesel filmin sinemada izletilmesi. Çıkış mottomuz “Bu film sinemada izlenir.” cümlesiydi. Bu nedenle sadece kısa film ve belgesel gösteren bir sinema salonun olması gerektiği üzerine yıllardır çalışıyordum. Artık bu hayalimi gerçekleştirecek bir sinema salonuna sahibiz. Kısa film ve belgesel çalışmaları olan gençlerimiz de hayallerini bu sinemada gerçekleştirebilecek.” dedi.
Merhaba Hakan Karsak’ı tanıyoruz ama bir de kendisinden dinlemek isteriz.
Diyarbakır’da doğdum, orada büyüdüm. Tiyatro serüvenim de Diyarbakır’da başladı. Her zaman söylerim ve bunu gururla da söylüyorum. Yani Diyarbakır’a Devlet Tiyatrosunun gelmesiyle beraber böyle bir meslek ve sanat dalı var ve ben bunu yapmak istiyorum dedim. Çünkü ben bir sinema makinistinin oğluyum. Yani sinemada büyüdüm. Babam sinema makinistiydi. Sinemada büyüdüm ama bunu meslek olarak edinmemin en büyük gerekçelerinden biri Diyarbakır Devlet Tiyatrosu’nun açılmasıdır.
Diyarbakır’dan sonra Ankara serüvenim başladı. Ankara sanat, Ankara çağdaş sanat derken 32 yıl oyunculuk geçmişi olan bir insan haline dönüştüm. Yani 12 binin üzerinde gösterime çıktım. Böyle yani yurdum insanıyım ben, meslek erbabıyım. İnsanlara bir şey anlatmayı seviyorum. Ev, araba, maddiyat onları geçip insanlara bir katma değerinizin olduğu bir dünyayı yaşatmanız lazım. Ben galiba onu seviyorum. O yüzden felsefe okudum. O yüzden okumaya devam ediyorum. O yüzden oyunculuk yapmaya devam ediyorum. İnsanlara bir şey katmakla ilgileniyorum. 15 yaşında bir kızım var o da güzel sanatlar Anadolu Lisesi tiyatro bölümünde okuyor.
Oyunculuğa başlangıç hikâyeniz nasıl oldu?
Sinema makinistinin oğlu olduğum için makine dairesinde büyüdüm. Yani birçok film izledim. Diyarbakır Devlet tiyatrosunda izlemeye gittiğim oyunlara hayran kaldım. Zaten oyunculuğu seven bir yanım vardı. Oyunculuğu neden ben de denemiyorum? diye yola çıkıp başladım. Ortaokul yıllarında kendi skeçlerimi oynardım. Yan sınıflara defter kâğıdından bilet satardım.
Aileden biri yönlendirdi mi?
Abim lise tiyatro grubundaydı, ablalarım halk oyunları grubundaydı. Zaten aktif bir ailenin içinde büyüdüm. İki ablam, bir abim var, onların öncülüğünde devam ettim aslında. Yani bana okumayı abim ve ablam aşıladı. Ben 11 yaşında Tolstoy okuyordum. O noktada onlara çok şey borçluyum.
Herkesin örnek aldığı bir sanatçı ya da aktör vardır hayatında. Sizin oyunculukta örnek aldığınız isimler kimlerdir?
Aslında çok var. Kemal Sunal olmak isterdim, asla olamam. Bir Şener Şen olmak isterdim, asla olamam.Örneğin; Olgun Şimşek olmak isterdim yakın jenerasyondan örnek verecek olursam. Olgun abi oynadığında ders veriyor adeta. Her oynadığında ders alıyorum. Kemal Sunal bir rol oynamadı, Şener Şen bir rol oynamadı onlar sürekli bize ders verdi. Ben oturup onlara çalışıyorum.
Oyunculuğunuz farklı oynadığınız birçok rol ve filmde dikkat çekiyor. Karakteri çok iyi işliyor ve ekrana da çok yakışıyorsunuz. Başarınızın sırrı nedir?
Ben meslek erbabıyım. Her meslek erbabının yaptığı gibi işimin en iyisini yapmayı tercih ediyorum. Oyunculuk detaylarda saklıdır. Detayları bulabildiğiniz zaman diğer yerlerden biraz daha ayrışabiliyorsunuz. Ben biraz detaycıyım ve mesleğimde inanılmaz disiplinliyim. Eğer ortada bir başarı varsa ben bu başarıyı ona borçluyum. Güzel eğitmenlerle, güzel insanlarla büyüdüm. Benim hocamın çok güzel bir sözü vardır: “Oyunculuk zeka işidir. Zekası olan herkes oyunculuk yapar. Mucize bir şey değildir. İşte o zekayı kullanabilmek önemli olan. Ben de yılların verdiği tecrübeyle o detayları görebiliyorum ama dediğim gibi bir mesleğe aşık olmak gerek.
Tiyatro da ilgili olduğunuz bir alan. Aslında bu soruyu sorduğumda birçok ünlü isim tiyatroyu daha çok sevdiğini söylüyor. Tiyatroyu daha ön plana koyuyorlar. Asıl oyunculuk tiyatrodadır diyorlar. Siz de de böyle mi yani tiyatro oyunculuğuyla sinema oyunculuğunu karşılaştırdığınızda nasıl bir kıyaslama yaparsınız?
Eğer seçici olmam gerekirse elbette ki tiyatro derim. Şunu hep söylemişimdir, tiyatronun bizdeki önemli yanı tek atımlık kurşununuz var yani çıktığınız anda onu en iyi şekilde başarmanız gerekiyor. Sinema ve dizi olarak ayrıştırdığımda oyunculuk oyunculuktur. Yani üçünde de aynı şeyi yapıyorum. Sinema ve televizyonu işin içine kattığımızda teknoloji rahatlık sağlıyor. İşte o teknolojik rahatlıkla, rahat olmadığınız bir dünya arasında bir ayrım var. Çünkü sahneye çıkacaksın sekiz buçukta oyun başlıyor ve saat onda bitecek ve senin hata şansın en minimal olmak zorunda. Mesela; ben kuliste serum takılıyken kostümün altına serumu çekip sahneye çok çıktım. Benim bir kızım var 15 yaşında. Ben perde arasında ya da sahne arasında yani sahnem yoksa içeri gidip kızımın altını değiştirip geliyordum. Annesi de oyuncuydu çünkü aynı anda oynuyorduk.
Gölcük depremi sonrası o bölgede çadır tiyatrosu kurup, Düzce'de depremzede çocuklara iki yıl boyunca tiyatro eğitimi verdiğinizi biliyoruz. Bu proje nasıl meydana geldi? Bilmediğimiz başka sosyal sorumluluk projeleriniz var mı?
Bir sanatçı olarak değil bir vatandaş olarak aslında yapmamız gereken şeyler bunlar. İnsanlara yardım etmek geleneğini yaşatabildiğim için mutluyum. Ben paylaşmayı bu toplumda öğrendim. Babam da öyleydi babamın babası da öyleydi. Biz paylaşmak zorundayız. Ben ne biliyorsam onu paylaşmak zorundayım, benim paylaşabildiğim ender şeylerden biri bilgidir. Bilgiyi paylaşmak durumundayım. Çünkü ben de zor koşullarda, zor şartlarda büyümüş bir çocuğum. Hep söylerim ben geldiğim yeri hiç unutmadım. Bizi galiba kendimizden alıkoyan yer orası, geldiğimiz yeri unutmak. Çünkü zaman, şan, şöhret, para, kariyer bize bu değerleri unutturabiliyor. Ben Diyarbakır Mardinkapı semtinde ayağında siyah lastik ayakkabı olan çocuğum. Hiçbir zaman bunu unutmayacağım. O yüzden de bu ülkenin bütün çocuklarına, bütün gençlerine elimden ne gelirse tıpkı benim üst jenerasyonumun bana yaptığı gibi yardımcı olmaya çalışıyorum.
Kurtlar Vadisi'nden sonra hangi dizi bu başarıyı tekrar yakalar diye düşündüğümüzde Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz diyebiliriz. Sizin diziye dahil olma süreciniz nasıl gelişti?
Yanlış hatırlamıyorsam en son anlaşılan oyuncuyum. Yönetmenimiz Onur beyin bana hatırlattığı bir şeydi en son anlaşılan bir oyuncu olduğum. Çünkü ondan önce ben başka bir projedeydim, işim bitti ve boşa düştüm. Sağ olsunlar Raci ve Bahadır beylerin akıllarında olan bir oyuncuymuşum ve en son ben anlaşarak girmişim diziye. Benim için inanılmaz bir deneyim ve tecrübedir orası. Çünkü 6 sezon boyunca en çok izlenen dizide rol almak çok güzeldi. 32 yıldır oyunculuk yapıyorum. 6 sene boyunca aynı insanlarla çalışıp bir kez olsun birinin sesinin birbirimize yükseldiğini görmedim. Orada konumunuz, kariyeriniz hiçbir şeyiniz yok. Herkes eşit haklara sahip, isminiz hiç önemli değil. Çünkü orada emek var ve bu emek karşılığını gördü.
Dizi kadrosunda çok değerli isimler vardı. Aramızdan ayrılanlar da oldu. Halen devam etmesini isteyen izleyiciler de var. Sizce Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz dizisinin bu kadar sevilmesinin sebebi neydi?
Çok gerçektik. Yani oynarken de gerçekçi oynadık. İyi bir kadroydu. Mesela ben Ozan’ın ya da Oktay abinin bir bakışından bir sonraki hamlesini görebilecek bir yere gelmiştim bu çok önemli. Bir de doğru işi yaptık yani doğru oynadık. Çok iyi bir senaryo matematiği vardı. 15 yıllık tecrübeleri olan yapımcı ve yönetmenlerimizle geldi bu başarı.
Enişte karakterinden sonra en son rol aldığınız dizide Hacı karakteriyle izleyicinin karşısındaydınız. Dışarıda hayranlarınızla karşılaştığınızda nasıl tepkiler alıyorsunuz?
Çok komik tabirler oluyor. Hacı enişte geldi diyorlar. Bir oyuncu olarak yaptığınız işin karşılığını bir yerde gördüğünüz zaman mutlu oluyorsunuz. İnsanlar günün en önemli zaman dilimini sizi izlemeye ayırıyor. Mutlak gerçeği ölüm olan bir dünyada düşünsenize iki saatinizi size ayırıyorlar. Bu çok önemli benim onlar için doğru ve iyi şeyler sunabilmem gerekiyor. İşimi doğru yapmaya çalışıyorum onlar da karşılığını sağ olsunlar böyle bir ilgi ile veriyorlar. Hacı benim için çok keyifliydi ama artık vedalaştık o da yanımda yürüyor artık diğer roller gibi.
Yeni yayınlanmaya başlayan Ben Bu Cihana Sığmazam adlı diziden size teklif geldi mi?
Evet, teklif geldi. Çok güzel proje. Şu anda hazırda daha önceden planlanmış projelerim olduğu için teklifi kabul edemedim. Ama dizinin başarılı olacağına inanıyorum.
Film festivallerinde ‘En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’ne birçok kez layık görüldünüz. Hangi ödülleri hangi karakterlerle aldığınızı bir de sizden dinleyelim.
Film ve tiyatrodan ödüller aldım. Keşanlı Ali Nuri karakteri ile ilk ödülümü almıştım tiyatro alanında. Sinema filmim “Mındik” ile aldım. “Matika ve Üç Buçuk Lira”yla aldım. En son “Kovan”la Chelsea film festivalinde “en iyi yardımcı erkek” ödülüne layık görüldüm. İzleyen ve destekleyen herkese teşekkür ediyorum.
Festivaller demişken son zamanlarda basına da yansıyan kısa film ve sinema filminden oluşan bir projeniz var bu projeden de bahseder misiniz?
Yıllardır benim aklımdaki tek şeydi kısa filmle belgesel filmin sinemada izletilmesi. Çıkış mottomuz “bu film sinemada izlenir.” Ülkemizde kısa film çok fazla yapılıyor, belgesel çok fazla yapılıyor ama bunlar festivallerde belli bir ön jüriyi geçip diğer jürinin önüne gelene kadar aslında hak ettiği değeri bulamıyor. Bu nedenle sadece kısa film ve belgesel gösteren bir sinema salonun olması gerektiği üzerine yıllardır çalışıyorum. Birçok yere başvurdum, kendi bütçemle bir şeyler yapmaya çalıştım. Suat Koçer, kulakları çınlasın bu konuda benimle yol yürüdü ve girişimlerimizden sonra Esenyurt Belediyesi Kültür Turizm Müdürümüz “Benim küçücük bir salonum var, uygun olursa bu proje için kullanabilirsiniz.” diye bizi davet etti. Bununla da kalmadı bütün tadilatını yaptırdılar. Geçtiğimiz günlerde açılışı yapıldı. Artık Türkiye’de kısa film ve belgesel gösterimi seansları olan sinema salonumuz var. Onlara çok teşekkür ediyorum. Bana bu imkânı sağladıkları için bu fikri ciddiye alıp hayata geçirdikleri için özellikle kültür müdürümüze, Suat beye ve belediyeye çok teşekkür ederim. Sanat adına bir şey yaptılar ve bence çok önemli.
Kendi filminizi de yaptınız.
Evet, kendi senaryomu yazdım. Bu senaryoyu Cansu Ayhan'la beraber hayata geçirdik. Yönetmenliğini Ender Mıhlar yaptı. Aslında sinema filmi yapacağımızı söylediğimizde herkes zor olacağını tahmin ediyordu. Malum ekonomik olarak zor, şartlar ağır, karşılık gördüğü yerler kısıtlı ama evet biz yapacağız dedik ve yaptık. Başrolde de kızım oynuyor ama kızım olduğu için değil tiyatro öğrencisi olduğu için yani güzel sanatlar tiyatro bölümünde okuyor. Audition da verdi ve beğenildi, yönetmen de onu tercih etti.
Peki, oyunculuk dışında neler yapıyorsunuz?
Oyunculuk dışında senaristlik üzerine yoğunlaşıyorum. Ayrıca bir şeyler öğrenmeye çalışıyorum. Sosyal bir insan mıyım? Yani asosyal ile sosyal arasında bir yerdeyim. Kızım ile zaman geçirmeyi seviyorum. Koltuk insanıyım ben bol bol kitap okuyorum, araştırıyorum, izliyorum. Şu aralar mesela güzel bir süreç benim için dizi bitti, boş zamanım var deli gibi film ve belgesel izliyorum, not alıyorum.