RÖPORTAJLAR:
hakaner6060@gmail.com
RÖPORTAJLAR
TRT ekranlarında yayınlanan ve reyting rekorları kıran Gönül Dağı’nın sevilen oyuncusu Hazal Çağlar, Değer dergisine özel röportaj verdi. “Babam önceleri oyuncu olmamı istemedi ama sonra en büyük destekçim oldu” diyen Çağlar, “Babamın hakkını nasıl ödeyeyim. Elini, ayağını öpsem ödeyemem onun hakkını. O yüzden benim için çok kıymetli. Bize bu hayatı verdiği için bize terbiye verdiği için arkamda dağ gibi durduğu için babama; beni seven, beni kollayan, her zaman arkamda olan anneme ve hep yanımda olan ablama çok teşekkür ediyorum.” dedi. Gönül Dağı’nın Asuman’ı Hazal Çağlar’ın özel açıklamaları sizlerle…
Hazal Hanım sizi artık Gönül Dağı dizisinden sonra bütün Türkiye tanıyor. Biz sizi sizden dinleyelim Hazal Çağlar kimdir?
Ben İstanbul'da doğdum. Erzincanlı bir ailenin iki kızından küçük olanıyım. Bir tane ablam var. İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi mezunuyum. Serüvenim aslında bir konservatuar sınavıyla başlamadı. Ailem, benim oyuncu olma isteğime ilk başta çok destek vermiyordu. Bunu her platformda rahatlıkla anlatabiliyorum. Çünkü şu anda benim en büyük destekçim onlar. Babam daha çok “Bir bileziğin olsun, memur ol, öğretmen ol, bir şirkette çalış” derdi. O yüzden sürekli “Git mezun ol, sonra oyuncu olmana izin vereceğim.” derdi. Lise bitti, üniversiteden mezun ol, sonra izin vereceğim dedi. En sonunda izin vermedi.
Oyunculuk içinizde hep bir hayaldi yani
Evet, hep bir hayaldi. Ben çok küçük yaşlardan beri oyunculuğu çok istiyordum. Ben aslında konservatuar okumak isterdim ama kısmet olmadı. Çünkü ailemle sevdiğim şey arasında bir seçim yapmam gerektiği noktada aile benim için çok önemli bir kavram olduğu için ailemi seçtim. Babamı kıracağıma kendi hayallerimi yok saymayı tercih ettim. Onun hayallerini yaşamayı tercih ettim. İlk başta onun hayallerini gerçekleştirmek istedim ve bir şirkete girip, çalışmaya başladım. İşe girdiğimde tabii en iyisini yapmak istedim ama sonradan mutsuz olduğumu anladığım noktada biraz kabuğuma çekildim. İşten ayrıldım, ayrılmamı hiç istemedi patronum ama işte mutlu değildim. Sonra her zaman anlatırım ve asla hakkını ödeyemem menajerim Hasan Güngör ile tanıştım. O beni ikna etti. Onunla tanıştıktan hemen sonra bir film yaptık. Orada babamın elini öptüm, bana müsaade etmesini istedim. Yani tam olarak gönlü yoktu ama sete çıktığım ilk gün beni aradı, bana destek verdi. Elini öpüp çıktığım için ben de rahattım. Sonra da en büyük destekçim babam oldu. Şimdi kendisi anlatıyor “Ben Asuman'ın babasıyım.” diye. Beni arıyor bazen iş yerine müşterileri geliyor. Kızı olduğumu bilenler fotoğraf çektirmek istediğinde “gel hadi fotoğraf çektirelim” diye beni yanına çağırıyor.
Oyunculuğu sevmenizde ve istemenizde etkili olan şey nedir?
Ben aslında televizyon seviyordum. Televizyonda insanların hayat hikâyelerini görmeyi seviyordum. Kişilerin başka birilerini temsil etmesi fikri benim hoşuma gidiyordu. Yani bir kişi tek bir hayat yaşamayabilirdi, birden çok fazla hayat yaşayabilirdi. Tek bir kişi farklı hikâyelerde farklı şeylerin başrolü olabilirdi ve bu fikir beni cezbediyordu aslında. Ayrıca ben hep aynanın karşısına geçip, poz verip televizyonda gördüğüm şeyi aynanın karşısında yapmaya çalışan biriydim. Ağlayan bir oyuncu izlediğimde aynanın karşısına geçip ağlayabiliyor muyum? diye bakmıştım ve ağlamıştım. Böyle olunca da tabii biraz daha fazla merak oluyor. Sürekli izleye izleye, göre göre seviyordum. Çocukluğumdan beri sevdiğim ve istediğim bir şeydi bu.
Peki, oyunculuk olarak Türk sinemasından etkilendiğiniz bir var mı?
Türkan Şoray benim için oyunculuk ve duruş anlamında çok önemlidir. Geçenlerde “Korkut Ata Film Festivali”ne Bakanımızın davetiyle gittik. Orada da kendisini görme fırsatım oldu. Ben Türkan Şoray hayranıyım. Onun güzelliği ve o Yeşilçam’daki etkisi mükemmel. Böyle karakterlerin de tabii ki etkisi oldu bana.
Oyunculuğun bir eğitim safhası da var. Siz oyunculuk ile ilgili bir eğitim aldınız mı?
Menajerimle tanışana kadar almadım. Hasan bey ile tanıştıktan sonra oyunculuk ile ilgili onun aracılığıyla eğitim almaya başladım. Temel oyunculuk ve tiyatro eğitimi aldım. Sonra kamera önü oyunculuk eğitimleri aldım. Barış Yöş, Metin Balekoğlu gibi usta yönetmenlerden aldım bu eğitimleri. Daha sonra karakter yaratma analizleri gibi farklı eğitimler aldım. Oyuncu Caner Kurtaran da oyunculuk eğitimi verdi bana. Bu anlamda menajerime çok teşekkür ediyorum.
Türkiye sizi TRT'de yayınlanan Gönül Dağı dizisiyle tanıdı. Bu diziden önce başka bir projede yer aldınız mı?
Evet, ilk dizim bu benim. Bir film yapmıştım sadece. “Aile hükümeti” diye bir filmdi o da. Netflix’te şu an da yayınlanıyor. O film pandemi dönemine denk geldi. Yani biz yayına girdik. Salgın sebebiyle sinemalar kapandı. O film bitince birkaç işle görüşmeye başladım. Gönül dağı ile anlaştık.
Gönül Dağı'nda oynama teklifi geldiğinde neler hissettiniz?
Aslında şöyle bir şey vardı. Ben Gönül Dağı'yla ilgili bana teklif geldiğinde başka bir yapım şirketiyle başka bir iş için de görüşüyordum. Sonradan menajerim bana böyle bir işin olduğunu, benim çağrıldığımı söyledi. Asuman karakteri için istenilmiştim ama Asuman'da aranan özellikler vardı. Türkü söyleyebilmesi gerekiyordu. Karakterin sesinin de güzel olması gerekiyordu. Ses için ilk başta birkaç tane farklı türkü istediler, deneme çekimleri gönderdik. Sonra hocamız Yahya Samancı'yla görüştüm ve hocamızın karşısında denemeler yaptık. Kendisi de türkü söyletti bana. Yani Asuman diziye dizi başladıktan sonra geldi. Bana anlatıyor arkadaşlarım. Partnerim Cihat Berk anlatıyor, hani kim bu Asuman? Kim olacak? Cihat'a sürekli sorarlarmış. Ne oldu, Asuman geldi mi? diye.
Merak edilen sorulardan biri de dizide söylediğiniz eserleri siz mi seslendiriyorsunuz?
Kendi sesim evet. Beni seçmelerindeki bence başlıca neden de ekrandaki duruşum ve sesimdi. Çünkü yapımcımız Ferhat Eşsiz sesin de oyuncuya ait olmasını istiyordu. Ferhat Bey, Asuman karakterini profesyonel bir ses sanatçısı değil de Bozkır'daki öğrenci bir kız çocuğu olarak gördüğü için doğallıktan yanaydı. Ben de normalde arkadaş ortamında şarkı söylerken utanarak söylememe rağmen şimdi daha rahat söyleyebiliyorum.
Dizide türkü söylerken bağlama da kullanıyorsunuz.
Ben bağlama kullanmayı bilmiyorum. Engin abi yapıyor bizim dizi müziklerimizi. Kendisi çalıyor. Ben sadece okuyorum. Bir oyuncunun enstrümanı çalması tabii ki güzel ama şart değil. Çünkü başka biri çalabilir. Ben özel ders aldım sadece. Bağlamanın nasıl tutulması gerektiği ile ilgili.
Gönül Dağı dizisi Anadolu'da herkesin yöresinden, evinden hikâyelerin anlatıldığı bir dizi. Türkiye'nin aslında tüm ikliminden motiflerin olduğu bir dizi. Sizce Gönül Dağı dizisinin insanların gönlünde bu kadar güzel bir yer edinmesinin sebebi nedir?
Direkt şunu söyleyebilirim hikâye örgüsü çok güzel. Gerçeklik duygusu, güçlü aile bağlılığı, gelenek ve göreneklerimizin aslında unutulmamış olduğunun izleyiciye ve halkımıza tekrardan yansıtılması bunlar çok önemli. Günümüzdeki dizilerin birçoğuna baktığımızda bizim dizimiz gibi gerçeklik duygusu veren başka bir iş olduğunu düşünmüyorum. Ben oyuncu olarak sadece çarpık ilişkiler, kopuk aile bağları, bizim geleneklerimize hiç yakışmayan olaylar silsilesinin yerine aile bağlarının güçlü olduğu, Türk gelenek ve göreneklerinin yansıtıldığı bir iş olduğu için diğer dizilerden ayrıldığımızı düşünüyorum. Çünkü siz çocuğunuzla beraber bizim dizimizi izleyebilirsiniz ama başka bir yerde yayınlanan, söylediğim tarzda olan bir diziyi belki ailenizin yanında izleyemezsiniz. Tabii ki konusu hoşunuza gidebilir, biz de izliyoruzdur ama ailece oturup annenizle, babanızla, çocuğunuzla rahat rahat, çekinmeden, yüksek sesle, utanmadan, sıkılmadan izleyebileceğiniz TV’deki bence tek iş bizim işimiz.
Sizin söylediğiniz gibi aile bağlarını kuvvetlendiren, hepimizden bir şeyler gördüğümüz, insanları birleştiren ilginç hikâyelerin anlatıldığı bir dizi.
Evet, insanları birleştiren etkenler bunlar. Bir de şöyle etkenler var. Bizim dizimizde bir “Ciritçi Abdullah” var, bir “divane” var yani konuştuklarında insanın içini titreten, gözlerini dolduran, geçmişi hatırlatan, dersler veren karakterler var. Ben senaryoda Ciritçi Abdullah’ı ve divaneyi okurken çok duygulanıyorum. Hiç okumamışım ve oynamamışım gibi bölümü seyrettiğimde tekrardan duygulanıyorum.
Peki, siz diziyi izliyor musunuz tekrardan?
Tabii gününde seyredemiyoruz bazen ama sonrasında mutlaka bakıyorum. Çok yoğun olduğumuz dönemlerde bile bakıyoruz. Zaten nasıl oynadığımızı ya da ne yaptığımızı görmek açısından bu çok önemli. Yani sadece izleyici olarak değil, teknik açıdan da izlememiz gerekli.
İlginç anlar yaşanıyordur sette.
Biz yaptığımız işten sürekli keyif alıyoruz. Yani biz işin arkasında partnerim Cihat ile zaten çok iyi bir ikiliyiz. Özellikle Berk, Cihat, ben, Nazlı ve Semih bir araya geldiğimizde gülmekten oynayamıyoruz. Bazen çıkın, beş dakika dolaşın dediği anlar oluyor hocamızın. Çünkü bakıyor ki olmayacak, çekilebilir gibi değil. O da gülüyor, hadi hava alın gelin diyor.
Mesleğinizi sevmeniz işinizi kolaylaştırıyordur.
Başka türlü gerçekten zor olurdu. Bizim oynadığımız bölge çok zorlu bir bölge. Sivrihisar gerçekten çok zorlu hava koşulları olan bir bölge. Çok güzel bir reytingimiz var. Bu bizi motive ediyor. Bu ekibin aslında aile gibi olması motive ediyor. Çünkü ben setten geliyorum, Nazlı’ya çıkıyorum, kahve yapıyoruz ya da Erdal abiye iniyoruz o bize kebap yapıyor.
Gönül Dağı’nda sizi en çok zorlayan sahne hangisiydi?
Bizim senaristimizin mükemmel bir kalemi vardır. Gerçekten bizi çok rahatlatır o yüzden. Ama dağın başında bir ayrılık sahnesi çekiyorduk. Arabanın önünde ben ve oyuncu arkadaşım Cihat var. O sahnede Cihat’ın üstünde bir uçuş kostümü vardı. Gerçekten hissedilen eksi yirmiydi. O havada biz zangır zangır titriyorduk. O sahnede sarıldığımız bir an vardı ve gözyaşlarım dondu o anda soğuktan. Hocam biz oynamıyoruz şu an ısınmak için sarılıyoruz dedik. Gerçekten işin dışındaydık yani kameranın önünde rengimiz gitti, morardık resmen. Hocamız bizi hemen içeri aldı ısıtalım, tekrar gelsinler diye. Soğuktan oynayamadığımız, çok zorlandığımız bir sahneydi. Yani seyirci tarafından çok takdir gördü, çok beğenildi ama onu bir tık daha sıcak yerde oynasaydık çok daha iyi olurdu.
Katıldığınız etkinliklerde, bulunduğunuz ortamlarda ya da arkadaş çevrenizde nasıl tepkiler alıyorsunuz?
Çok güzel tepkiler alıyoruz. Çünkü insanlar bizi gördüklerinde bir akrabasını görmüş gibi “aaa Asuman’ım!” diyerek sarılıyorlar. Teyzeler uzaktan bağırıyor “Asuman’ım, Asuman’ım” diye. Hatta Aslı hocamız bana çok takılır, “Annen sana böyle Asuman’ım, Hazal’ım” dememiştir diye. O dizideki samimiyeti verdiğimiz için bizi oradaki karakterler olarak gördükleri için çok güzel tepkiler veriyorlar. Gerçekten çok büyük bir izleyici kitlesi var. İzleyen ya da izlemeyen illa ki tanıyor. Çünkü sosyal medyada olsun, televizyonda olsun illa ki görüyorlar.
Sosyal medyada çok büyük bir ilgi görüyorsunuz. Hayran kitleniz ve geniş fan hesaplarınız var. Onlara buradan neler söylemek istersiniz?
Onları çok sevdiğimi söylemek istiyorum. Çünkü gerçekten bazen beni benden çok sevdiklerini düşünüyorum. En ufak bir fotoğraf ya da video paylaştığımda üstüne emek verip öyle şeyler yapıyorlar ki bazen gerçekten hayranlıkla seyrediyorum. Ben bir tane fotoğrafımı seçmeye üşenirken onlar benim herhangi bir fotoğrafımı ya da diziden herhangi bir kısmı alıp üstüne o kadar emek sarf edip çalışıp çok güzel paylaşımlar yapıyorlar. Gerçekten büyük bir emek veriyorlar. Çok teşekkür ediyorum onlara.
Peki, set dışında sosyal hayatta neler yapıyorsunuz?
Set çok yorucu olduğu için sosyal hayatımda boş kaldığımda çok koşturmaktansa biraz evde oturup dinleniyorum. Kitap okumayı, arkadaşlarımla ya da ailemle görüşmeyi tercih ediyorum. Dışarıda yemeğe gidip arkadaşlarımla sohbet etmeyi seviyorum. Normalde spor yapmayı seven bir insanım ama Sivrihisar bu konuda pek uygun bir yer değil. Şimdi haftanın bir iki günü boş oluyor. O günlerde evime geliyorum. Şimdi tekrar dersler almaya başlayacağım. Bazen insanın kendisini de hatırlaması gerekiyor. Açıkçası bazen kendini de unutuyorsun.
Gerçekleştirmek istediğiniz bir hayaliniz ya da projeniz var mı?
Aslında burada adını vermeyeceğim. Bir hayalim var. Bir yerlerin temsilcisi olmak, oyunculukta ilerledikçe bir organizasyon temsilcisi olmak istiyorum. Bir markanın yüzü olmayı da çok isterim. Bunlar da oyunculukta daha çok ilerledikçe olabilecek şeyler. Bu da olduğunda o zaman sizinle röportaj yapmıştık diye başka bir röportajımda bunu söyleyebilirim.
Büyük platformlar var ve artık dünyaya açılabiliyoruz çok kolay bir şekilde. Yani dijital platformlar artık. Markaların hepsi oyuncu kabul edebiliyor oralarda. Tabii ki yabancı oyuncularla da bir araya gelebileceğim oradaki oyuncularla, yönetmenlerle ve senaristlerle daha büyük bir tecrübe edinmek hayallerim arasında. Çünkü farklı bir kültür, farklı bir yazım şekli, farklı yapımsal olaylar, farklı ülkeler, belki farklı şehirler… Bunları yapmak istiyorum, başka hayatlar yaşamak istiyorum, deneyimlemek istiyorum. Çünkü bir insan kendi hayatında tek kişidir. Yani farklı karakterlere bürünemezsiniz zaten bürünmemelisiniz de. Ben buna çok karşı olan biriyim. Etrafımda da her zaman net olan, dürüst olan insanlar barındırırım bu yüzden. Ama ben mesleğim sayesinde birçok hayatı görebilirim. Bu yüzden mesleğimin hakkını sonuna kadar verip birçok hayat yaşamak istiyorum.
Değer dergimizi incelediniz dergimiz hakkında neler söylemek istersiniz?
Öncelikle ismi çok güzel. Gerçekten isim babası kim derginizin bilemiyorum ama değer ismi çok güzel. Bu başarılarınıza, emeklerinize de değdiğini gösteriyor. Derginin görselini çok beğendim. Derginizin görseli ve basım kalitesi harika. Dijital platformlara çok fazla yayıldıkça, derginin böyle elle tutulabilir güzelliği yok olmaya başladı. Sizin derginizde bu yok, hani gerçek bir dergi diyebilirim. Derginizde birçok farklı konu var. Şöyle bir baktım mesela; gezi yazıyor, sinema yazıyor, röportaj yazıyor. Birçok içeriği bir araya getirme fikri bence çok iyi fikir. Öncelikle yola çıkış fikri bir kere çok iyi. Çünkü günümüz dergileri tek bir yere odaklanıyor. Malum belki sinema belki güzellik belki kadın belki erkek alanlarına yoğunlaşıyor. Siz birçok şeyi bir araya toplamışsınız bu çok güzel. Bir de fotoğraflarınız çok hoşuma gitti. Belli ki emek veriyorsunuz yani fotoğraf ve baskı olayına.
Ceza infaz kurumlarında okunması, oralara gönderilmesi en çokta beni bu noktada etkiledi. Çünkü oradaki insanlar gezi sayfasında bahsettiğiniz herhangi bir ülkeye gidemiyorlar. Cezayir var şuan önümde olan dergide. Cezayir’e gidemeyecekler ama derginiz sayenizde en azından oralarda ne olduğunu, ne bittiğini ya da oraların fotoğraflarını görebilecekler.
İlerleyen dönemlerde ceza infaz kurumuzda personelimiz ve hükümlü-tutuklular ile bir söyleşi düşünür müsünüz?
Çok memnun olurum. İstanbul'dayken özellikle çocukları ziyaret etmek çok güzel olur. Çünkü çocukların bizlere, bizim sevgimize daha fazla ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Onların daha fazla ihtiyacı var sevgiye ve saygıya.
Sizin hayatınızdaki en önemli değer nedir?
Aile değeri. Evet, aile gerçekten yani benim hayatımdaki en önemli şeydir. Babam Erzincan'da doğup, büyümüş bir insan. Hiçbir şey yokken İstanbul'a gelmişler, annemle evlenmişler. Şimdi çok şükür halimiz vaktimiz yerinde, geleceğimiz garanti altında ama babam hayatı boyunca çalışıp bir otele gitmemiş bir insan. Şu anki durumu buna müsait değil mi fazlasıyla müsait ama babam hep çalışmış, haftanın 7 günü 365 gün çalışmış hala da böyle. Çünkü babamın aklında “Yarın bir gün benim başıma bir şey gelirse kızlarım ya da eşim hayatı boyunca çalışmasa bile ferah ferah rahatlık içinde yaşasın.” fikri olduğu için çok önemli ve değerlidir benim için. Ben babamın hakkını nasıl ödeyeyim. Hani elini, ayağını öpsem ödeyemem onun hakkını. O yüzden benim için çok kıymetli. Bize bu hayatı verdiği için bize terbiye verdiği için arkamda dağ gibi durduğu için babama; beni seven, beni kollayan, her zaman arkamda olan anneme ve hep yanımda olan ablama çok teşekkür ediyorum.
Çok güzel ifade ettiniz ağzınıza sağlık. Son olarak Gönül Dağı izleyicilerine, okurlarımıza hatta zor bir görev yürüten fedakâr personelimize neler söylemek istersiniz?
Onlara buradan çok sevgilerimi, selamlarımı yollamak istiyorum. Çok kıymetli bir iş yapıyorlar. Gerçekten bu kıymetli işin içinde bana da yer vermeniz beni onurlandırdı. O yüzden çok teşekkür ederim sizlere. Beni sevdikleri için de çok teşekkür ediyorum. Çünkü burada yer almamı isteyen herkes benden, benim hayatımdan bir parça. Demek ki bana saygıyı ve sevgiyi vermişler, ben buna nail olabilecek ne yaptım bilmiyorum ama çok sağ olsunlar yani hakları ödenmez.
Röportaj: Hakan ERDEM
Fotoğraf: Hayri TURHAL