RÖPORTAJLAR:
hakaner6060@gmail.com
BLOG
Modern çağın ironilerinden biri, insanın etrafı ne kadar kalabalık olursa yalnızlığının o denli derinleşebilmesidir. Şehirlerin ışıkları, sokakların hareketliliği ve sosyal medyanın dijital uğultusu bir araya geldiğinde insana bir aidiyet duygusu vermesi gerekirken bazen tam tersi bir etki yaratır. Bu, kalabalık yalnızlıktır; dışarıdan her şeyin dolu ve hareketli göründüğü ancak içeride boşluğun yankılandığı bir durum.
Peki, kalabalık yalnızlık neden bu kadar yaygındır?
Bunun yanıtı insanın yüzeysel ilişkilerden derin bağlara olan ihtiyacında saklıdır. Sosyal medya “beğeni”leri yüz yüze yapılan bir sohbetin sıcaklığını; bir kalabalıkta geçirilen zaman bir dostla paylaşılan anın samimiyetini asla sunamaz. İnsan doğası gereği anlam arar, bu anlam yalnızca gerçek bağlantılarla bulunabilir. Ancak günümüzde pek çoğumuz anlam yerine dikkat çekmeye yöneliyoruz. Kalabalık içinde görünür olmak bir başarı gibi algılansa da asıl mesele kalabalığın içinde duyulabilmektir.
Kalabalık yalnızlık aynı zamanda insanın kendi iç dünyasından kaçma çabasının bir sonucudur. Oysa yalnızlık, insanın kendisiyle yüzleşmesini sağlayan değerli bir alandır. Ama bu yüzleşmeden korkanlar kalabalığa sığınır ve ironi burada başlar. İnsan yalnız kalmaktan kaçarken kalabalık içinde daha da yalnızlaşır. Çünkü çevresindeki sesler onun kendi iç sesini bastırır.
Bu yalnızlık türü yalnızca bireyi değil toplumu da etkiler. İnsanların birbirine dokunmaktan korktuğu, empatinin yerini rekabetin aldığı bir dünyada kalabalık yalnızlık yaygınlaşır. Bu durum toplumsal bağları zayıflatır ve güven duygusunu yok eder.
Kalabalık yalnızlıktan çıkış yolu kişinin öncelikle kendine dönmesiyle başlar. Gerçekten bağ kurduğu insanlara zaman ayırmak, dijital dünyadan sıyrılıp fiziksel varlığı hissedebileceği ortamlarda bulunmak bu döngüyü kırmanın en etkili yollarıdır. En önemlisi yalnızlığın bir eksiklik değil kendini keşfetme fırsatı olduğunu anlamaktır.
Sonuç olarak kalabalık yalnızlık modern çağın gölgesidir. Ancak bu gölge, insanın anlamlı bağlar kurarak aydınlatabileceği bir alan olabilir. İnsan, kendini ve diğerlerini gerçekten gördüğünde yalnızlığın yerini doluluk alır, yüzeyselliğin yerine derinlik gelir. Belki de bu hepimizin bir an durup üzerine düşünmesi gereken en önemli meseledir:
“Kalabalık içinde gerçekten var mıyız? Yoksa sadece görünür müyüz?”
Hakan ERDEM
Gazeteci-Yazar
#kalabalıkyalnızlık