RÖPORTAJLAR:
hakaner6060@gmail.com
BLOG
Hakan Erdem | Gazeteci-Yazar
Günümüz toplumunda medya bilgi ve eğlence aracı olmasının yanında kültürel değerlerin, toplumsal normların ve ideolojik yönelimlerin taşıyıcısı konumundadır. Özellikle çocukların zihinsel ve duygusal gelişim süreçlerinde medya içeriklerinin etkisi pedagojik araştırmalarla da sabitlenmiştir. Çocukluk dönemi; kişilik inşasının, değerler sisteminin ve kimlik algısının en yoğun biçimde şekillendiği evredir. Bu nedenle maruz kalınan görsel-işitsel içerikler kısa vadeli bir izleme eylemi olmasının yanında uzun vadeli sosyalizasyon sürecinin bir parçası olarak da değerlendirilmelidir.
Son dönemde gündeme gelen bir tartışma bu bağlamı somut biçimde gözler önüne sermektedir. Elon Musk’ın Netflix’in “Dead End:Paranormal Park” adlı yapımında trans bir karakterin bulunmasını eleştirerek çocuklar üzerinde “trans ideolojisini teşvik ettiği” gerekçesiyle ailelere “abonelik iptali” çağrısında bulunması ve bu çağrının ardından Netflix’in bir günde 15 milyar dolardan fazla değer kaybettiği yönündeki iddialar medya içerikleri ve toplumsal değerler arasındaki ilişkinin ne denli hassas olduğunu ortaya koymaktadır.
Burada mesele tekil bir yapımın ötesine geçmektedir. Küresel medya endüstrisi sıklıkla “özgürlük”, “çeşitlilik” veya “temsiliyet” kavramları etrafında meşrulaştırılan içeriklerle toplumsal değerlerin yeniden üretiminde aktif bir rol üstlenmektedir. Ancak pedagojik açıdan değerlendirildiğinde çocukların bilişsel gelişim süreçlerinin soyut düşünme, eleştirel analiz ve değer muhakemesi açısından yeterli olgunluğa erişmeden belirli ideolojilere maruz bırakılması sağlıklı kimlik gelişimini sekteye uğratabilecek riskler barındırmaktadır.
Benim de çeşitli konferanslarda ve televizyon programlarında sıkça dile getirdiğim üzere mesele bireylerin yaşam tercihleri değildir. Akademik düzeyde kritik edilmesi gereken nokta çocukların gelişimsel açıdan en kırılgan dönemlerinde ideolojik yönlendirmelere açık hale getirilmeleridir. Çocukların eğitilmesi gereken alan; değer eğitimi, empati, toplumsal sorumluluk ve eleştirel medya okuryazarlığıdır. Bu noktada ailelerin ve eğitim kurumlarının medya okuryazarlığını destekleyici rolü kritik bir öneme sahiptir.
Sonuç olarak medya içerikleri yalnızca bireysel izleme pratikleri üzerinden değil toplumsal değerlerin yeniden üretiminde oynadıkları rol üzerinden de ele alınmalıdır. Çocukların sağlıklı gelişimi ve geleceğin toplumsal yapısının korunması için ailelerin bilinçli tercihler yapmaları düzenleyici kurumların ise toplumsal sorumluluk bilinciyle hareket etmeleri zorunludur. Çünkü çocukların zihinsel dünyası bir toplumun en stratejik yatırım alanıdır.